English    Türkçe    فارسی   

4
27-36

  • Peygamberler, düşmanlarla savaşırlar... Melekler de “Yarabbi, sen koru!” diye dua ederler.
  • انبیا با دشمنان بر می‌تنند ** پس ملایک رب سلم می‌زنند
  • Allah’ın pek nurlu olan bu kandili hırsızların üflemesinden, onların nefesinden uzak tut!
  • کین چراغی را که هست او نور کار ** از پف و دمهای دزدان دور دار
  • Hırsız ve kalpazan, nura düşmandır vesselâm... Ey feryada yetişen Allah, sen feryadımıza yetiş!
  • دزد و قلابست خصم نور بس ** زین دو ای فریادرس فریاد رس
  • Hüsameddin, bu dördüncü deftere nurlar saç! Çünkü güneş de dördüncü kat gökten doğar, âlemi nurlara gark eder. 30
  • روشنی بر دفتر چارم بریز ** کفتاب از چرخ چارم کرد خیز
  • Sen de bu dördüncü defterle âlemlere güneş gibi nurlar saç da şehirlerle ülkelere parlarsın, her tarafı nura gark etsin!
  • هین ز چارم نور ده خورشیدوار ** تا بتابد بر بلاد و بر دیار
  • Bu kitap, masal diyene masaldır... Fakat bu kitapta halini gören, bu kitapla kendini anlayan kişi de erdir!
  • هر کش افسانه بخواند افسانه است ** وآنک دیدش نقد خود مردانه است
  • Mesnevi, Nil ırmağının suyudur... Kıptiye kan görünür ama Musa kavmine kan değildir, sudur!
  • آب نیلست و به قبطی خون نمود ** قوم موسی را نه خون بد آب بود
  • Bu sözün düşmanı, şimdi gözüme şöyle görünmede... Cehenneme baş aşağı düşmüş!
  • دشمن این حرف این دم در نظر ** شد ممثل سرنگون اندر سقر
  • Ey Hak Ziyası, sen onun halini gördün... Hak, sana, onun işlerine karşılık verdiği cevabı gösterdi! 35
  • ای ضیاء الحق تو دیدی حال او ** حق نمودت پاسخ افعال او
  • Gayb âlemini gören gözün, gayb âlemi gibi üstattır. Bu görüş, bu ihsan, şu âlemden eksik olmasın!
  • دیده‌ی غیبت چو غیبست اوستاد ** کم مبادا زین جهان این دید و داد