English    Türkçe    فارسی   

4
2804-2813

  • Bu ahırdaki eşekler de senin cefandan aman bulamıyorlar insanlarda!
  • اندرین آخر خران و مردمان ** می‌نیابند از جفای تو امان
  • İşte sevilmeyen her eşeği yola getirmek, terbiye etmek için sopa getirdim ben! 2805
  • نک عصا آورده‌ام بهر ادب ** هر خری را کو نباشد مستحب
  • Seni kahretmek için o sopa, bir ejderha kesilir... çünkü sen de işte ve huyda bir ejderha kesilmişsin.
  • اژدهایی می‌شود در قهر تو ** که اژدهایی گشته‌ای در فعل و خو
  • Sen amansız bir dağ ejderhasısın ama gökyüzü ejderhasına da bak!
  • اژدهای کوهیی تو بی‌امان ** لیک بنگر اژدهای آسمان
  • Bu sopada cehennemden bir hisse var... kendine gel de aydınlığa kaç.
  • این عصا از دوزخ آمد چاشنی ** که هلا بگریز اندر روشنی
  • Yoksa benim dişlerimin arasında kalırsın... benim kahrımdan seni kimse kurtaramaz demektedir.
  • ورنه در مانی تو در دندان من ** مخلصت نبود ز در بندان من
  • Tanrı’nın cehennemi nerede demeyesin diye bu, bir sopayken şimdi ejderha olmuştur. 2810
  • این عصایی بود این دم اژدهاست ** تا نگویی دوزخ یزدان کجاست
  • در بیان آنک شناسای قدرت حق نپرسد کی بهشت و دوزخ کجاست
  • Tanrı kudretini bilip tanıyan cennetle cehennem nerede ki diye sormaz.
  • هر کجا خدا دوزخ کند ** اوج را بر مرغ دام و فخ کند
  • Tanrı, nereyi isterse orasını cehennem yapar... gökyüzünün yücelerini kuşa ökse ve tuzak haline getirir.
  • هم ز دندانت برآید دردها ** تا بگویی دوزخست و اژدها
  • Dişlerine bir ağrı verir ki bu diş ağrısı cehennem, ejderha dersin. Yahut da tükürdüğünü bal haline kor... bu, cennet ve cennet elbiseleri dersin!
  • یا کند آب دهانت را عسل ** که بگویی که بهشتست و حلل