- Aralarını bulmak isteyen birisi onu kınadı da dedi ki: Böyle bir öğütçü dosta neden bu cefada bulunuyorsun?
- پس ملامت کرد او را مصلحی ** کیین جفا چون میکنی با ناصحی
- Padişahın o has dostu, senin canını satın aldı, boynun vurulmadı, kurtuldun, fakat seni o kurtardı!
- جان تو بخرید آن دلدار خاص ** آن دم از گردن زدن کردت خلاص
- Kötülük bile yapsaydı kaçmaman gerekti... halbuki o temiz ve iyi dost, sana iyilikte bulundu!
- گر بدی کردی نبایستی رمید ** خاصه نیکی کرد آن یار حمید
- Nedim dedi ki: Ben, canımı padişaha feda edecektim... o, neden araya girdi de şefaatte bulundu?
- گفت بهر شاه مبذولست جان ** او چرا آید شفیع اندر میان
- O anda ben Tanrıyla öyle bir haldeydim ki aramıza seçilmiş bir peygamber bile giremezdi! 2960
- لی معالله وقت بود آن دم مرا ** لا یسع فیه نبی مجتبی
- Padişahın kahrından başka bir rahmet istemem, ondan başka kimseye sığınamam.
- من نخواهم رحمتی جز زخم شاه ** من نخواهم غیر آن شه را پناه
- Ben, padişaha yüz tutmuş, onu sevmiş, ondan başkasını yok bilmişim!
- غیر شه را بهر آن لا کردهام ** که به سوی شه تولا کردهام
- Kahrı ile başımı kesse bile bana altmış tane can bağışlar!
- گر ببرد او به قهر خود سرم ** شاه بخشد شصت جان دیگرم
- Benim işim başımla oynamak, arlıktan geçmektir... padişahımın işi de baş bağışlamaktır.
- کار من سربازی و بیخویشی است ** کار شاهنشاه من سربخشی است
- Padişahın eliyle kesilen başa ne mutlu... yazıklar olsun ondan başkasına eğilen başa ! 2965
- فخر آن سر که کف شاهش برد ** ننگ آن سر کو به غیری سر برد