English    Türkçe    فارسی   

4
2961-2970

  • Padişahın kahrından başka bir rahmet istemem, ondan başka kimseye sığınamam.
  • من نخواهم رحمتی جز زخم شاه ** من نخواهم غیر آن شه را پناه
  • Ben, padişaha yüz tutmuş, onu sevmiş, ondan başkasını yok bilmişim!
  • غیر شه را بهر آن لا کرده‌ام ** که به سوی شه تولا کرده‌ام
  • Kahrı ile başımı kesse bile bana altmış tane can bağışlar!
  • گر ببرد او به قهر خود سرم ** شاه بخشد شصت جان دیگرم
  • Benim işim başımla oynamak, arlıktan geçmektir... padişahımın işi de baş bağışlamaktır.
  • کار من سربازی و بی‌خویشی است ** کار شاهنشاه من سربخشی است
  • Padişahın eliyle kesilen başa ne mutlu... yazıklar olsun ondan başkasına eğilen başa ! 2965
  • فخر آن سر که کف شاهش برد ** ننگ آن سر کو به غیری سر برد
  • Padişah kahreder de geceyi zift gibi karanlık bir hale sokarsa gece, öyle bir yüce dereceye erer ki binlerce bayram günü olmadan bile arlanır!
  • شب که شاه از قهر در قیرش کشید ** ننگ دارد از هزاران روز عید
  • Padişahı gören kimsenin padişahın etrafında dönmesi kahrın da üstündedir, lûtfun da; küfürden de üstündür, dinden de!
  • خود طواف آنک او شه‌بین بود ** فوق قهر و لطف و کفر و دین بود
  • Buna ait âlemde bir söz yoktur... gizlidir, gizlidir gizli!
  • زان نیامد یک عبارت در جهان ** که نهانست و نهانست و نهان
  • Çünkü bu güzel ve temiz adlarla sözler, Âdem kirmanından zuhur etti.
  • زانک این اسما و الفاظ حمید ** از گلابه‌ی آدمی آمد پدید
  • “Allemel’esma” Âdem’e imamdı, fakat ayın lâm elbisesi ile değil! 2970
  • علم الاسما بد آدم را امام ** لیک نه اندر لباس عین و لام