- “Muradın var mı? Söyle de yardım edeyim... yoksa derhal çekip gideyim”... deyince
- که مرادت هست تا یاری کنم ** ورنه بگریزم سبکباری کنم
- İbrahim, “hayır... sen aradan çık. Hakikat meydana çıktıktan sonra vasıta zahmettir” dedi.
- گفت ابراهیم نی رو از میان ** واسطه زحمت بود بعد العیان
- Peygamber bu dünya için kulları Tanrıya ulaştıran bir bağdır. Çünkü o müminlerle Tanrı arasında bir vasıtadır.
- بهر این دنیاست مرسل رابطه ** مومنان را زانک هست او واسطه
- Fakat her gönül, gizli vahyi duyup işitseydi âlemde harf ve sese ne lüzum kalırdı?
- هر دل ار سامع بدی وحی نهان ** حرف و صوتی کی بدی اندر جهان
- Gerçi o, Tanrıdan mahvolmuştur, başsızdır... fakat benim işim ondan da ince! 2980
- گرچه او محو حقست و بیسرست ** لیک کار من از آن نازکترست
- Onun yaptığı iş Tanrı işidir, ben ona göre zayıfım... doğru, fakat bu iş, yine bana pek kötü görünmede!
- کردهی او کردهی شاهست لیک ** پیش ضعفم بد نمایندهست نیک
- Halka lûtfun ta kendisi olan şey, yüce ve nazenin erlere kahırdır.
- آنچ عین لطف باشد بر عوام ** قهر شد بر نازنینان کرام
- Şu halde halk, zahmet ve belâlar çekmeli de aradaki farkı görüp anlamalı!
- بس بلا و رنج میباید کشید ** عامه را تا فرق را توانند دید
- Ey hakikî dost, mânayı anlamaya vasıta olan bu harfler, mânaya erişmiş adama göre dikendir, hordur hakîrdir!
- کین حروف واسطه ای یار غار ** پیش واصل خار باشد خار خار
- Öyleyse saf ruhun harflerden kurtulması için pek çok belâlar çekmesi, pek anlayışlı olması lâzımdır. 2985
- بس بلا و رنج بایست و وقوف ** تا رهد آن روح صافی از حروف