- Sen de nurdan nasipsize benziyorsun; çünkü burnunu pisliğe sokmadasın!
- تو بدان مانی کز آن نوری تهی ** زآنک بینی بر پلیدی مینهی
- Ayrılığından yüzün, benzin sarardı ama sarı bir yapraksın, olmamış bir meyvesin!
- از فراقت زرد شد رخسار و رو ** برگ زردی میوهی ناپخته تو
- Çömlek, ateşten, isten simsiyah oldu, is rengini aldı; fakat et, kartlığından öylece duruyor, hiç pişmemiş!
- دیگ ز آتش شد سیاه و دودفام ** گوشت از سختی چنین ماندست خام
- Seni tam sekiz yıl ayrılık ateşiyle kaynattım ama hamlığın, münafıklığın, bir zerre bile eksilmemiş!
- هشت سالت جوش دادم در فراق ** کم نشد یک ذره خامیت و نفاق
- Hastalıktan donmuş kalmış koruksun sen... Hâlbuki koruklar, şimdi kuru üzüm haline geldi, sense hala hamsın!” 305
- غورهی تو سنگ بسته کز سقام ** غورهها اکنون مویزند و تو خام
- Âşığın hileye sapıp suçuna özür getirmesi ve niyetini gizlemeye savaşması, sevgilinin, bu hileyi de anlaması
- عذر خواستن آن عاشق از گناه خویش به تلبیس و روی پوش و فهم کردن معشوق آن را نیز
- Âşık dedi ki: “Kusuruma bakma... Bakayım, bana uyacak mısın, yoksa namuslu musun diye seni sınadım.
- گفت عاشق امتحان کردم مگیر ** تا ببینم تو حریفی یا ستیر
- Senin namuslu olduğunu sınamadan da biliyordum ama haber alma, gözle görmeye benzer mi ya?
- من همی دانستمت بیامتحان ** لیک کی باشد خبر همچون عیان
- Sen bir güneşsin; adın sanın meşhur olmuş, âleme yayılmış! Güneşi böyle bir tecrübeye aldımsa ne ziyanı var?
- آفتابی نام تو مشهور و فاش ** چه زیانست ار بکردم ابتلاش
- Sen bensin, ben kendimi her gün fayda da, ziyanda sınar dururum.
- تو منی من خویشتن را امتحان ** میکنم هر روز در سود و زیان
- Düşmanlar, peygamberleri de sınadılar, sınadılar da onlardan mucizeler zuhur etti. 310
- انبیا را امتحان کرده عدات ** تا شده ظاهر ازیشان معجزات