- Hem sapıklık bilgiden olur, hem doğru yolu buluş... nitekim acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da! 3010
- هم ضلال از علم خیزد هم هدی ** همچنانک تلخ و شیرین از ندا
- Bu nefret ve sevgi, aşinalıktan gelir... hastalık da iyi gıdadan olur, kuvvet de!
- ز آشنایی خیزد این بغض و ولا ** وز غذای خویش بود سقم و قوی
- Tanrı Kelim’i de, acemilere bu sırrı bildirmek, onları faydalandırmak için kendini acemi yaptı.
- مستفید اعجمی شد آن کلیم ** تا عجمیان را کند زین سر علیم
- Bizde kendimizi ondan daha acemi yapalım da bilmez gibi cevabını dinleyelim.
- ما هم از وی اعجمی سازیم خویش ** پاسخش آریم چون بیگانه پیش
- Eşek satanlar, o satışın anahtarını elde etmek için birbirlerine âdeta düşman olurlar, çekişir dururlar.
- خرفروشان خصم یکدیگر شدند ** تا کلید قفل آن عقد آمدند
- Tanrı buyurdu ki: Ey akıl sahibi Musa, madem ki sordun gel de cevabını duy. 3015
- پس بفرمودش خدا ای ذولباب ** چون بپرسیدی بیا بشنو جواب
- Ey Musa, yere bir tohum ek de bunun sırrını anla, insafa gel!
- موسیا تخمی بکار اندر زمین ** تا تو خود هم وا دهی انصاف این
- Musa tohum ekti, ekin bitti, kemale gelip başaklandı, güzelce, düzgünce yetişti...
- چونک موسی کشت و شد کشتش تمام ** خوشههااش یافت خوبی و نظام
- Orağı alıp biçmeye başladı. Gaybtan kulağına bir ses geldi:
- داس بگرفت و مر آن را میبرید ** پس ندا از غیب در گوشش رسید
- Neden ekiyor, besliyorsun da kemale gelince kesiyor, biçiyorsun?
- که چرا کشتی کنی و پروری ** چون کمالی یافت آن را میبری