- Seni tam sekiz yıl ayrılık ateşiyle kaynattım ama hamlığın, münafıklığın, bir zerre bile eksilmemiş!
- هشت سالت جوش دادم در فراق ** کم نشد یک ذره خامیت و نفاق
- Hastalıktan donmuş kalmış koruksun sen... Hâlbuki koruklar, şimdi kuru üzüm haline geldi, sense hala hamsın!” 305
- غورهی تو سنگ بسته کز سقام ** غورهها اکنون مویزند و تو خام
- Âşığın hileye sapıp suçuna özür getirmesi ve niyetini gizlemeye savaşması, sevgilinin, bu hileyi de anlaması
- عذر خواستن آن عاشق از گناه خویش به تلبیس و روی پوش و فهم کردن معشوق آن را نیز
- Âşık dedi ki: “Kusuruma bakma... Bakayım, bana uyacak mısın, yoksa namuslu musun diye seni sınadım.
- گفت عاشق امتحان کردم مگیر ** تا ببینم تو حریفی یا ستیر
- Senin namuslu olduğunu sınamadan da biliyordum ama haber alma, gözle görmeye benzer mi ya?
- من همی دانستمت بیامتحان ** لیک کی باشد خبر همچون عیان
- Sen bir güneşsin; adın sanın meşhur olmuş, âleme yayılmış! Güneşi böyle bir tecrübeye aldımsa ne ziyanı var?
- آفتابی نام تو مشهور و فاش ** چه زیانست ار بکردم ابتلاش
- Sen bensin, ben kendimi her gün fayda da, ziyanda sınar dururum.
- تو منی من خویشتن را امتحان ** میکنم هر روز در سود و زیان
- Düşmanlar, peygamberleri de sınadılar, sınadılar da onlardan mucizeler zuhur etti. 310
- انبیا را امتحان کرده عدات ** تا شده ظاهر ازیشان معجزات
- Gözümü, nurla sınadım, ey gözlerinden kötü gözler, uzak olasıca sevgili!
- امتحان چشم خود کردم به نور ** ای که چشم بد ز چشمان تو دور
- Bu dünya bir viraneye benzer, sense definesin... Definede seni aradıysam incinme bana!
- این جهان همچون خرابست و تو گنج ** گر تفحص کردم از گنجت مرنج
- Seni küstahça sınadım... Bu suretle düşmanlara da her zaman söyleyeyim;
- زان چنین بیخردگی کردم گزاف ** تا زنم با دشمنان هر بار لاف