- Bil ki sağır ve dilsizin kulağı, âfetlerden bir âfettir... ne söz dinlemeye kabiliyeti vardır, ne de bellemeye. 3040
- دانک گوش کر و گنگ از آفتیست ** که پذیرای دم و تعلیم نیست
- Belletilmeden söyleyen Tanrıdır, çünkü onun sıfatları, sebeplerden ayrıdır.
- آنک بیتعلیم بد ناطق خداست ** که صفات او ز علتها جداست
- Yahut Âdem gibi ana ve dadı hicabı olmaksızın Tanrı telkini ile söyler.
- یا چو آدم کرده تلقینش خدا ** بیحجاب مادر و دایه و ازا
- Yahut da Tanrı belletmesiyle Mesih gibi doğar doğmaz konuşur.
- یا مسیحی که به تعلیم ودود ** در ولادت ناطق آمد در وجود
- Doğuşundaki zina ve fesat töhmetlerini reddetmek, zinadan doğmadığını anlatmak için dile gelir.
- از برای دفع تهمت در ولاد ** که نزادست از زنا و از فساد
- Çalışmada bir hareket gerek ki ayran, gönüldeki yağdan ayrılsın! 3045
- جنبشی بایست اندر اجتهاد ** تا که دوغ آن روغن از دل باز داد
- Yağ, ayran içinde âdeta yok gibidir de ayran, varlık alemine bayrak dikmiştir.
- روغن اندر دوغ باشد چون عدم ** دوغ در هستی برآورده علم
- Sen de var olarak görünen deriden ibarettir... fâni görünen yok mu?Asıl var olan odur işte!
- آنک هستت مینماید هست پوست ** وآنک فانی مینماید اصل اوست
- Yağlanmamış, eskimemiş ayranın varsa dövüp yağını çıkarmadıkça sakın harcama!
- دوغ روغن ناگرفتست و کهن ** تا بنگزینی بنه خرجش مکن
- Hemen onu bilgiyle elden ele alarak döndüre dur da gizlendiğini meydana çıkarsın.
- هین بگردانش به دانش دست دست ** تا نماید آنچ پنهان کرده است