English    Türkçe    فارسی   

4
3085-3094

  • Bir padişahın yiğit bir oğlu vardı... zâhiri de hünerlerle bezenmişti, bâtını da. 3085
  • پادشاهی داشت یک برنا پسر ** باطن و ظاهر مزین از هنر
  • Bir gece rüyasında çocuğunun ansızın öldüğünü gördü. Padişaha âlemin arılığı tortulu bir hal oldu.
  • خواب دید او کان پسر ناگه بمرد ** صافی عالم بر آن شه گشت درد
  • Yanışının tesiri ile gözyaşları bile kurudu, ağlamaya bile iktidarı kalmadı.
  • خشک شد از تاب آتش مشک او ** که نماند از تف آتش اشک او
  • Öyle dertlendi, öyle kederlendi ki ah etmeye bile mecali kesildi!
  • آنچنان پر شد ز دود و درد شاه ** که نمی‌یابید در وی راه آه
  • Ölüm isteği ile cesedi, iş görmez bir hal aldı... neyse eceli gelmemiş, ömrü varmış; uykudan uyandı.
  • خواست مردن قالبش بی‌کار شد ** عمر مانده بود شه بیدار شد
  • Bu sefer de uyanınca öyle bir sevindi ki ömründe öyle bir sevinç görmemişti. 3090
  • شادیی آمد ز بیداریش پیش ** که ندیده بود اندر عمر خویش
  • Sevinçten ölecekti âdeta... canı ile bedeni sanki ölümle dirim arasında tomruğa vurulmuştu!
  • که ز شادی خواست هم فانی شدن ** بس مطوق آمد این جان و بدن
  • Bu ışık gam soluğu ile de söner, neşe soluğu ile de... işte sana bir alay, işte sana bir eğlence!
  • از دم غم می‌بمیرد این چراغ ** وز دم شادی بمیرد اینت لاغ
  • O, bu iki ölüm arasında diridir... bu tomruğa vurulmuş olduğu halde gülünecek bir şey!
  • در میان این دو مرگ او زنده است ** این مطوق شکل جای خنده است
  • Padişah kendi kendine dedi ki: bu neşeye sebep, o gamdı; Tanrı sebep ihsan etti, sevindim.
  • شاه با خود گفت شادی را سبب ** آنچنان غم بود از تسبیب رب