- Rüzgâr şiddetli, ışığım sönmek üzere... çabuk davranayım da onun ışığından bir ışık daha uyandırayım.
- باد تندست و چراغم ابتری ** زو بگیرانم چراغ دیگری
- Bari bu ikisinden biri kalsın da yel, ışığın birini söndürürse onunla eğleneyim.
- تا بود کز هر دو یک وافی شود ** گر به باد آن یک چراغ از جا رود
- Ârifler gibi hani... ârif de bu noksan beden kendiliğinden kurtulmak için gönül kandilini yakar da 3110
- همچو عارف کن تن ناقص چراغ ** شمع دل افروخت از بهر فراغ
- Günün birinde ansızın bu kandil sönerse onun yerine can kandilini koyayım der.
- تا که روزی کین بمیرد ناگهان ** پیش چشم خود نهد او شمع جان
- Padişah bu işi anlamadı da aldandı... fâni kandilin yerine başka bir fani kandile kapıldı!
- او نکرد این فهم پس داد از غرر ** شمع فانی را بفانیی دگر
- Padişahın,soyunun kesilmesinden korkarak oğluna bir kız alması
- عروس آوردن پادشاه فرزند خود را از خوف انقطاع نسل
- Padişah bunun üzerine, evlensin de soyu sopu üresin diye şehzadeye bir kız almak istedi.
- پس عروسی خواست باید بهر او ** تا نماید زین تزوج نسل رو
- Bu doğan, tekrar yokluk âlemine yüz tutarsa o doğanın yerini yine bir doğan tutsun...
- گر رود سوی فنا این باز باز ** فرخ او گردد ز بعد باز باز
- Bu doğanın sureti, eğer şu âlemden giderse mânası, oğlunda baki kalsın dedi. 3115
- صورت او باز گر زینجا رود ** معنی او در ولد باقی بود
- Onun için o uyanık padişah, Mustafa “Çocuk, babanın sırrıdır” buyurdu.
- بهر این فرمود آن شاه نبیه ** مصطفی که الولد سر ابیه
- İşte bu yüzden bütün halk, sevgilerden çocuklarına sanat öğretirler de,
- بهر این معنی همه خلق از شغف ** میبیاموزند طفلان را حرف