English    Türkçe    فارسی   

4
3118-3127

  • Onların kalıpları gözden gizlenince o mânalar âlemde bâki kalsın derler.
  • تا بماند آن معانی در جهان ** چون شود آن قالب ایشان نهان
  • Tanrı, hikmetiyle istidat sahibi olan her küçük çocuğun doğru yolu bulması için onların hırsına bir ciddiyet vermiştir.
  • حق به حکمت حرصشان دادست جد ** بهر رشد هر صغیر مستعد
  • Ben de kendi soyumun devamı için oğluma mezhebi meşrebi iyi bir kız alacağım. 3120
  • من هم از بهر دوام نسل خویش ** جفت خواهم پور خود را خوب کیش
  • Fakat alacağım kızın kötü bir padişahın soyundan değil, temiz bir kişinin soyundan bir kız olmasını isterim.
  • دختری خواهم ز نسل صالحی ** نی ز نسل پادشاهی کالحی
  • Padişah, zaten bu temiz kişidir... hür olan da odur... ne şehvetin esiridir, ne boğazının.
  • شاه خود این صالحست آزاد اوست ** نی اسیر حرص فرجست و گلوست
  • Fakat halk, aksine olarak esirlere padişah adını taktılar... Zenciye Kâfur adı takıldığı gibi hani!
  • مر اسیران را لقب کردند شاه ** عکس چون کافور نام آن سیاه
  • Kanlar içen çöle kurtuluş yeri, bayağı, nekes ve kutsuz kişiye kutlu adını verirler ya!
  • شد مفازه بادیه‌ی خون‌خوار نام ** نیکبخت آن پیس را کردند عام
  • Şehvet, kızgınlık ve istek esirine bey, yahut “Sadr ecel – en ulu vezir” dediler. 3125
  • بر اسیر شهوت و حرص و امل ** بر نوشته میر یا صدر اجل
  • O ecel esirlerine halk, şehirlerde beyler ve “Emîrani ecel – Ulu beyler” adını taktılar.
  • آن اسیران اجل را عام داد ** نام امیران اجل اندر بلاد
  • Canı, pabuççuların safında alçalmış, yani mevkiye mala kapılıp kalmış olma “Sadr – Ulu ve baş köşeye geçen vezir” derler.
  • صدر خوانندش که در صف نعال ** جان او پستست یعنی جاه و مال