- Tanrı, hikmetiyle istidat sahibi olan her küçük çocuğun doğru yolu bulması için onların hırsına bir ciddiyet vermiştir.
- حق به حکمت حرصشان دادست جد ** بهر رشد هر صغیر مستعد
- Ben de kendi soyumun devamı için oğluma mezhebi meşrebi iyi bir kız alacağım. 3120
- من هم از بهر دوام نسل خویش ** جفت خواهم پور خود را خوب کیش
- Fakat alacağım kızın kötü bir padişahın soyundan değil, temiz bir kişinin soyundan bir kız olmasını isterim.
- دختری خواهم ز نسل صالحی ** نی ز نسل پادشاهی کالحی
- Padişah, zaten bu temiz kişidir... hür olan da odur... ne şehvetin esiridir, ne boğazının.
- شاه خود این صالحست آزاد اوست ** نی اسیر حرص فرجست و گلوست
- Fakat halk, aksine olarak esirlere padişah adını taktılar... Zenciye Kâfur adı takıldığı gibi hani!
- مر اسیران را لقب کردند شاه ** عکس چون کافور نام آن سیاه
- Kanlar içen çöle kurtuluş yeri, bayağı, nekes ve kutsuz kişiye kutlu adını verirler ya!
- شد مفازه بادیهی خونخوار نام ** نیکبخت آن پیس را کردند عام
- Şehvet, kızgınlık ve istek esirine bey, yahut “Sadr ecel – en ulu vezir” dediler. 3125
- بر اسیر شهوت و حرص و امل ** بر نوشته میر یا صدر اجل
- O ecel esirlerine halk, şehirlerde beyler ve “Emîrani ecel – Ulu beyler” adını taktılar.
- آن اسیران اجل را عام داد ** نام امیران اجل اندر بلاد
- Canı, pabuççuların safında alçalmış, yani mevkiye mala kapılıp kalmış olma “Sadr – Ulu ve baş köşeye geçen vezir” derler.
- صدر خوانندش که در صف نعال ** جان او پستست یعنی جاه و مال
- Padişah bir zâhidi seçince bu haber, kadınların kulağına vardı!
- شاه چون با زاهدی خویشی گزید ** این خبر در گوش خاتونان رسید
- Padişahın,oğlu için bir yoksul zâhidin kızını seçip almasına harem ehlinin itirazı ve onların bu akrabalıktan utanmaları
- اختیار کردن پادشاه دختر درویش زاهدی را از جهت پسر و اعتراض کردن اهل حرم و ننگ داشتن ایشان از پیوندی درویش