English    Türkçe    فارسی   

4
3137-3146

  • Padişah, yürü yahu dedi... kim, din gamına düşerse Tanrı, öbür dertleri artık ondan alır.
  • گفت رو هر که غم دین برگزید ** باقی غمها خدا از وی برید
  • Nihayet padişah üstün geldi, ona yaradılışı güzel ve bir temiz kişinin soyundan bir kız aldı.
  • غالب آمد شاه و دادش دختری ** از نژاد صالحی خوش جوهری
  • Kızın güzellikte eşi yoktu... yüzü, kuşluk güneşinden daha parlaktı!
  • در ملاحت خود نظیر خود نداشت ** چهره‌اش تابان‌تر از خورشید چاشت
  • Kızın güzelliği buydu, huyu da güzelliği gibiydi... hasılı ahlâkı o kadar iyiydi ki anlatmaya imkân yok! 3140
  • حسن دختر این خصالش آنچنان ** کز نکویی می‌نگنجد در بیان
  • Dini avlamaya bak ki onunla beraber güzellik, mal, mevki ve sana fayda veren baht da senin olsun!
  • صید دین کن تا رسد اندر تبع ** حسن و مال و جاه و بخت منتفع
  • Ahiret, bil ki deve katarıdır; dünya malı devenin yükü ve tüyü.Katara sahip oldun mu yünü, tüyü de onunla beraber gelir.
  • آخرت قطار اشتر دان به ملک ** در تبع دنیاش هم‌چون پشم و پشک
  • Fakat yünü alırsan deve senin olmaz ki... deve senin olursa yünün ne değeri kalır?
  • پشم بگزینی شتر نبود ترا ** ور بود اشتر چه قیمت پشم را
  • Padişah temiz ve riyasız soydan gelen o kızı nikâhla oğluna aldı.
  • چون بر آمد این نکاح آن شاه را ** با نژاد صالحان بی مرا
  • Fakat kaza ve kader bu ya... o güzelim şehzadeye bir ihtiyar büyücü de âşık olmuştu. 3145
  • از قضا کمپیرکی جادو که بود ** عاشق شه‌زاده‌ی با حسن و جود
  • O Kâbil’li kocakarı, şehzadeye öyle bir büyü yaptı ki Babil büyücüleri bile bu büyüye haset ederler.
  • جادوی کردش عجوزه‌ی کابلی ** کی برد زان رشک سحر بابلی