- Ahiret, bil ki deve katarıdır; dünya malı devenin yükü ve tüyü.Katara sahip oldun mu yünü, tüyü de onunla beraber gelir.
- آخرت قطار اشتر دان به ملک ** در تبع دنیاش همچون پشم و پشک
- Fakat yünü alırsan deve senin olmaz ki... deve senin olursa yünün ne değeri kalır?
- پشم بگزینی شتر نبود ترا ** ور بود اشتر چه قیمت پشم را
- Padişah temiz ve riyasız soydan gelen o kızı nikâhla oğluna aldı.
- چون بر آمد این نکاح آن شاه را ** با نژاد صالحان بی مرا
- Fakat kaza ve kader bu ya... o güzelim şehzadeye bir ihtiyar büyücü de âşık olmuştu. 3145
- از قضا کمپیرکی جادو که بود ** عاشق شهزادهی با حسن و جود
- O Kâbil’li kocakarı, şehzadeye öyle bir büyü yaptı ki Babil büyücüleri bile bu büyüye haset ederler.
- جادوی کردش عجوزهی کابلی ** کی برد زان رشک سحر بابلی
- Şehzade, o çirkin kocakarıya âşık oldu... gelinden de geçti güveylikten de!
- شه بچه شد عاشق کمپیر زشت ** تا عروس و آن عروسی را بهشت
- İşte böyle bir kara ifrit, böyle bir Kâbil’li karı ansızın şehzadenin yolunu vuruverdi!
- یک سیه دیوی و کابولی زنی ** گشت به شهزاده ناگه رهزنی
- O ferci kokmuş doksanlık kocakarı, şehzadenin ne aklını bıraktı, ne ağzını, zavallıda konuşacak iktidar bile kalmadı.
- آن نودساله عجوزی گنده کس ** نه خرد هشت آن ملک را و نه نس
- Şehzade tam bir yıl o karıya esir oldu... o kokmuş karının ayakkabısının tasmasını öpüp durdu. 3150
- تا به سالی بود شهزاده اسیر ** بوسهجایش نعل کفش گنده پیر
- Kocakarının sohbeti, şehzadeyi kesip biçmekte, eritip mahvetmekteydi... âdeta yarı canlı bir hale gelmişti.
- صحبت کمپیر او را میدرود ** تا ز کاهش نیمجانی مانده بود