English    Türkçe    فارسی   

4
3154-3163

  • Padişah pek çaresiz kaldı... gece gündüz kurbanlar kestirmede, sadakalar vermekteydi!
  • Ne çare varsa hepsine başvurdu... fakat oğlan, kocakarıya gittikçe daha fazla âşık oluyordu. 3155
  • Padişah, bunda mutlaka bir sır, bir hikmet olduğunu, bundan böyle ancak yalvarıp yakarmakla bir çare bulunabileceğini iyice anladı.
  • Secdeye kapanıp “Yarabbi, fermanın yürür... Tanrı mülkünde Tanrıdan başka kimin hükmü geçer ki?
  • Fakat bu yosul çocuk öd ağacı gibi yanıp duruyor... ey merhametli Tanrı, elini tut” demeye başladı.
  • Nihayet onun Yarab, Yarab demesi, feryad-ü figan etmesi makbule geçti... yoldan usta bir büyücü çıkageldi.
  • Padişahın oğlunun Kâbil’li büyücüden kurtulması için ettiği duanın kabul edilmesi
  • O büyücü uzaktan o çocuğun bir ihtiyar karıya esir olduğunu duymuştu. 3160
  • Bu karının büyüde eşsiz örneksiz olduğunu ve bir ikincisinin bulunmadığını işitmişti.
  • Yiğidim, el elin üstündedir... hünerde de, kuvvette de el elin üstündedir arşa varınca!
  • Ellerin sonu Tanrı elidir... deniz, şüphe yok ki sellerin varıp döküldüğü son yerdir.