- Bu büyücülerden hiç kimse o kocakarıya eşit olamaz... ancak ben, o yandan geldim, büyüde bilgim çoktur... onunla ben başa çıkarım!
- نیست همتا زال را زین ساحران ** جز من داهی رسیده زان کران
- Musa’nın eli gibi Tanrı izniyle onun büyüsünü kökünden yıkar, mahvederim.
- چون کف موسی به امر کردگار ** نک برآرم من ز سحر او دمار
- Çünkü bana bu bilgi Tanrı tarafından verildi... hor hakîr büyücülere şakirtlik ederek öğrenmedim.
- که مرا این علم آمد زان طرف ** نه ز شاگردی سحر مستخف
- Onun büyüsünü bozmak şehzadenin benzinin sarılığını gidermek için geldim ben!
- آمدم تا بر گشایم سحر او ** تا نماند شاهزاده زردرو
- Seher çağında mezarlığa git de orada duvarın yanında kireçle boyanmış bir ak mezar var. 3170
- سوی گورستان برو وقت سحور ** پهلوی دیوار هست اسپید گور
- Orasını kıbleye doğru kaz; Tanrının kudretine, kuvvetine bak!
- سوی قبله باز کاو آنجای را ** تا ببینی قدرت و صنع خدا
- Bu hikâye pek uzundur, sen de usandın... bari fazlasını bırakayım da hulâsasını söyleyeyim.
- بس درازست این حکایت تو ملول ** زبده را گویم رها کردم فضول
- O sıkı düğümleri çözdü şehzadeyi mihnetten kurtardı.
- آن گرههای گران را بر گشاد ** پس ز محنت پور شه را راه داد
- Çocuk kendisine gelince koşa, koşa babasının tahtına vardı, yüzlerce mihnetle,
- آن پسر با خویش آمد شد دوان ** سوی تخت شاه با صد امتحان
- Secdeye kapandı, yüzünü yerlere sürdü... koltuğunda da bir kılıç ve bir kefen vardı. 3175
- سجده کرد و بر زمین میزد ذقن ** در بغل کرده پسر تیغ و کفن