English    Türkçe    فارسی   

4
3246-3255

  • Halk, bu kıtlıktan, bu azaptan sudan çıkmış balık gibi onar onar, yüzer yüzer ölmede...
  • خل می‌میرند زین قحط و عذاب ** ده ده و صد صد چو ماهی دور از آب
  • Müslümanlara acımıyor musun? Müminler kardeştir... yağları da birdir etleri de... hepsi bir vücuttur.
  • بر مسلمانان نمی‌آری تو رحم ** مومنان خویشند و یک تن شحم و لحم
  • Bedende bir uzuv ağrıyıp incinse bütün beden ağrır, incinir... ister sulh çağında olsun, ister savaş; bu, budur.”
  • رنج یک جزوی ز تن رنج همه‌ست ** گر دم صلحست یا خود ملحمه‌ست
  • Zâhit dedi ki: Bu, sizin gözünüze kıtlık görünüyor... fakat bence yeryüzü cennet gibi, ben böyle görüyorum.
  • گفت در چشم شما قحطست این ** پیش چشمم چون بهشتست این زمین
  • Ben her ovada, her yerde ta bele kadar boyu atmış gürbüz başaklar görmekteyim. 3250
  • من همی‌بینم بهر دشت و مکان ** خوشه‌ها انبه رسیده تا میان
  • Başaklar seher yeli ile dalgalanmada... ova pırasayla dopdolu!
  • خوشه‌ها در موج از باد صبا ** پر بیابان سبزتر از گندنا
  • Acaba doğru mu diye sınıyor, elimi uzatıyor, onları yokluyor, tutuyorum... artık ben, nasıl elimi keser gözümü çıkartırım?
  • ز آزمون من دست بر وی می‌زنم ** دست و چشم خویش را چون بر کنم
  • A aşağılık kavim, siz, ten Firavununun dostusunuz... onun için Nil size kan görünmede.
  • یار فرعون تنید ای قوم دون ** زان نماید مر شما را نیل خون
  • Hemencecik akıl Musa’sına dost olasınız kan görmez, ırmak suyunu görürsünüz.
  • یار موسی خرد گردید زود ** تا نماند خون بینید آب رود
  • Babanla aranda bir şey geçti mi babanı köpek gibi görürsün, gözüne böyle görünür! 3255
  • با پدر از تو جفایی می‌رود ** آن پدر در چشم تو سگ می‌شود