English    Türkçe    فارسی   

4
3260-3269

  • Birisi aklı külle karşı küfranını artırırsa bütün âlem ona köpek görünür. 3260
  • چون کسی با عقل کل کفران فزود ** صورت کل پیش او هم سگ نمود
  • Bu babayla uzlaş, asiliği bırak da su ve toprak, sana altın döşeme görünsün.
  • صلح کن با این پدر عاقی بهل ** تا که فرش زر نماید آب و گل
  • Bununla uzlaşırsan içinde bulunduğun hal ve zaman, âdeta kıyamet kesilir... gözünün önünde gök de değişir yer de!
  • پس قیامت نقد حال تو بود ** پیش تو چرخ و زمین مبدل شود
  • Ben daima bu babayla uzlaşmış haldeyim... onun için şu âlem, bana cennet görünmede!
  • من که صلحم دایما با این پدر ** این جهان چون جنتستم در نظر
  • Her zaman yeni bir suret, her an yeni bir güzellik görmedeyim... yeni görmekle de elem ve usanç kalmaz, insan daima yeniden yeniye neşelenir durur.
  • هر زمان نو صورتی و نو جمال ** تا ز نو دیدن فرو میرد ملال
  • Ben cihanı nimetlerle dopdolu görüyorum... sular kaynaklardan coşup akmada... 3265
  • من همی‌بینم جهان را پر نعیم ** آبها از چشمه‌ها جوشان مقیم
  • Bu suların sesleri kulağıma geldikçe aklımı gönlümü sarhoş etmede!
  • بانگ آبش می‌رسد در گوش من ** مست می‌گردد ضمیر و هوش من
  • Dallar tövbekar dervişler gibi oynuyor... yapraklar, çalgıcılar ve şarkı okuyanlar gibi el çırpıyor.
  • شاخه‌ها رقصان شده چون تایبان ** برگها کف‌زن مثال مطربان
  • Ayna, keçeden yapılma kılıf içindeki şimşek gibi parlayıp durmada... artık ayna görünürse nasıl olur?
  • برق آیینه‌ست لامع از نمد ** گر نماید آینه تا چون بود
  • Ben, bunun binde birini bile söyleyemiyorum; çünkü her kulak, şüphelerle dolu!
  • از هزاران می‌نگویم من یکی ** ز آنک آکندست هر گوش از شکی