- Akıl zaten ona derler ki Tanrı yaylasında yayılmış, Tanrı nimetlerini yemiş olsun... Utaritten gelen akla akıl demezler! 3310
- خود خرد آنست کو از حق چرید ** نه خرد کان را عطارد آورید
- Aklı cüz’i mezara kadar olan şeyleri görür.. öbür kısım da velilerle peygamberleri taklideder.
- بیان آنک عقل جزوی تا بگور بیش نبیند در باقی مقلد اولیا و انبیاست
- Bu aklın ileri görüşü,mezara kadardır... fakat gönül sahibinin aklı sur üfürülünceye dek olacak şeyleri görür.
- پیشبینی این خرد تا گور بود ** وآن صاحب دل به نفخ صور بود
- Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
- این خرد از گور و خاکی نگذرد ** وین قدم عرصهی عجایب نسپرد
- Bu ayaktan, bu akıldan bez, yürü... kendine gaybı görür bir göz ara da berhudar ol.
- زین قدم وین عقل رو بیزار شو ** چشم غیبی جوی و برخوردار شو
- Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
- همچو موسی نور کی یابد ز جیب ** سخرهی استاد و شاگردان کتاب
- Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım! 3315
- زین نظر وین عقل ناید جز دوار ** پس نظر بگذار و بگزین انتظار
- Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
- از سخنگویی مجویید ارتفاع ** منتظر را به ز گفتن استماع
- Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
- منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
- Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
- گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
- Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?
- عقل جزوی همچو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش