English    Türkçe    فارسی   

4
3312-3321

  • Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
  • این خرد از گور و خاکی نگذرد ** وین قدم عرصه‌ی عجایب نسپرد
  • Bu ayaktan, bu akıldan bez, yürü... kendine gaybı görür bir göz ara da berhudar ol.
  • زین قدم وین عقل رو بیزار شو ** چشم غیبی جوی و برخوردار شو
  • Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
  • هم‌چو موسی نور کی یابد ز جیب ** سخره‌ی استاد و شاگردان کتاب
  • Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım! 3315
  • زین نظر وین عقل ناید جز دوار ** پس نظر بگذار و بگزین انتظار
  • Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
  • از سخن‌گویی مجویید ارتفاع ** منتظر را به ز گفتن استماع
  • Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
  • منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
  • Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
  • گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
  • Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?
  • عقل جزوی هم‌چو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش
  • Şimşeğin ışığı yol göstermeye yaramaz... o ağla diye buluta bir emirdir! 3320
  • نیست نور برق بهر رهبری ** بلک امریست ابر را که می‌گری
  • Bizim akıl şimşeğimiz de ağlamak içindir... yokluğun, varlık iştiyaki ile ağlamasına yarar.
  • برق عقل ما برای گریه است ** تا بگرید نیستی در شوق هست