- Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
- منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
- Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
- گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
- Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?
- عقل جزوی همچو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش
- Şimşeğin ışığı yol göstermeye yaramaz... o ağla diye buluta bir emirdir! 3320
- نیست نور برق بهر رهبری ** بلک امریست ابر را که میگری
- Bizim akıl şimşeğimiz de ağlamak içindir... yokluğun, varlık iştiyaki ile ağlamasına yarar.
- برق عقل ما برای گریه است ** تا بگرید نیستی در شوق هست
- Çocuğun aklı, yazı yazanların etrafında dön dolaş der ama insan, kendi kendine bir şey belleyemez.
- عقل کودک گفت بر کتاب تن ** لیک نتواند به خود آموختن
- Hastanın aklı hastayı doktora çeker, götürür ama kendisi, derdine derman olamaz!
- عقل رنجور آردش سوی طبیب ** لیک نبود در دوا عقلش مصیب
- İşte bak... şeytanlar gökyüzüne çıkmak ister, kulaklarını yukarı âlemdeki surlara dikerler.
- نک شیاطین سوی گردون میشدند ** گوش بر اسرار بالا میزدند
- O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer. 3325
- میربودند اندکی زان رازها ** تا شهب میراندشان زود از سما
- Gidin de onlara; gidin... yeryüzüne peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, ondan elde edin.
- که روید آنجا رسولی آمدست ** هر چه میخواهید زو آید به دست