English    Türkçe    فارسی   

4
3320-3329

  • Şimşeğin ışığı yol göstermeye yaramaz... o ağla diye buluta bir emirdir! 3320
  • نیست نور برق بهر رهبری ** بلک امریست ابر را که می‌گری
  • Bizim akıl şimşeğimiz de ağlamak içindir... yokluğun, varlık iştiyaki ile ağlamasına yarar.
  • برق عقل ما برای گریه است ** تا بگرید نیستی در شوق هست
  • Çocuğun aklı, yazı yazanların etrafında dön dolaş der ama insan, kendi kendine bir şey belleyemez.
  • عقل کودک گفت بر کتاب تن ** لیک نتواند به خود آموختن
  • Hastanın aklı hastayı doktora çeker, götürür ama kendisi, derdine derman olamaz!
  • عقل رنجور آردش سوی طبیب ** لیک نبود در دوا عقلش مصیب
  • İşte bak... şeytanlar gökyüzüne çıkmak ister, kulaklarını yukarı âlemdeki surlara dikerler.
  • نک شیاطین سوی گردون می‌شدند ** گوش بر اسرار بالا می‌زدند
  • O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer. 3325
  • می‌ربودند اندکی زان رازها ** تا شهب می‌راندشان زود از سما
  • Gidin de onlara; gidin... yeryüzüne peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, ondan elde edin.
  • که روید آنجا رسولی آمدست ** هر چه می‌خواهید زو آید به دست
  • Değer biçilmez inciler istiyorsanız “Evlere kapılarından girin!”
  • گر همی‌جویید در بی‌بها ** ادخلوا الابیات من ابوابها
  • Kapı halkasını dövün, kapıda durun... gökyüzü damından sizlere yol yok!
  • می‌زن آن حلقه‌ی در و بر باب بیست ** از سوی بام فلکتان راه نیست
  • İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz... biz, sırların sırlarını topraktan yaratılan kulumuza verdik.
  • نیست حاجتتان بدین راه دراز ** خاکیی را داده‌ایم اسرار راز