- Kapı halkasını dövün, kapıda durun... gökyüzü damından sizlere yol yok!
- میزن آن حلقهی در و بر باب بیست ** از سوی بام فلکتان راه نیست
- İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz... biz, sırların sırlarını topraktan yaratılan kulumuza verdik.
- نیست حاجتتان بدین راه دراز ** خاکیی را دادهایم اسرار راز
- Hain değilseniz onun huzuruna gelin... boş kamışsanız bile onun himmetiyle şeker kamışı olun! 3330
- پیش او آیید اگر خاین نیید ** نیشکر گردید ازو گرچه نیید
- O kılavuz, senin toprağından yeşillikler bitirir... bu, Cebrail’in atının nalından uzak bir iş değil!
- سبزه رویاند ز خاکت آن دلیل ** نیست کم از سم اسپ جبرئیل
- Bir Cebrail’in atının ayağına toprak olursan yeşillik kesilir, yenilenir tazelenirsin!
- سبزه گردی تازه گردی در نوی ** گر توخاک اسپ جبریلی شوی
- Samiri, buzağı hamuruna canlar bağışlayan yeşilliği koydu da o yeşillik, altından yapılan o buzağıda bir inci haline geldi, buzağı adeta canlandı!
- سبزهی جانبخش که آن را سامری ** کرد در گوساله تا شد گوهری
- Canlandı da içindeki o yeşillik öyle bir ses verdi ki düşmanlara bir sınama oldu!
- جان گرفت و بانگ زد زان سبزه او ** آنچنان بانگی که شد فتنهی عدو
- Sır ehline emin olarak gelirseniz doğan gibi başınıza geçirilen külâhtan kurtulursunuz. 3335
- گر امین آیید سوی اهل راز ** وا رهید از سر کله مانند باز
- Doğanı miskin ve çaresiz bir hâle getiren ve gözünü, kulağını örten üsküf,
- سر کلاه چشمبند گوشبند ** که ازو بازست مسکین و نژند
- Doğanın bütün meyli, kendi cinsine olduğundan gözünü bağlamak, kendi cinsini göstermemek içindir.
- زان کله مر چشم بازان را سدست ** که همه میلش سوی جنس خودست