- İnci küçük ve kırık bile olsa hasta göze tutya olur.
- در اگر چه خرد و اشکسته شود ** توتیای دیدهی خسته شود
- Ey inci, kırıldığına acınma... Kırılmakla parlayacak apaydın olacaksın!
- ای در از اشکست خود بر سر مزن ** کز شکستن روشنی خواهی شدن
- Böyle o kırık dökük söylenecek... Fakat Allah ganidir, sonunda onu düzgün bir hale getirir.
- همچنین اشکسته بسته گفتنیست ** حق کند آخر درستش کو غنیست
- Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya... Un haline geldi de dükkâna girdi, ekmek oldu. 345
- گندم ار بشکست و از هم در سکست ** بر دکان آمد که نک نان درست
- Ey âşık, senin de suçun belli oldu... Artık suyu yağı bırak da kırık dökük bir hale gel!
- تو هم ای عاشق چو جرمت گشت فاش ** آب و روغن ترک کن اشکسته باش
- Âdem’in has çocuklarına mahsustur bu... Onlar, “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik” derler.
- آنک فرزندان خاص آدماند ** نفحهی انا ظلمنا میدمند
- Sen de hacetini arz et, lânetlenmiş yüzsüz iblis gibi delil getirmeye kalkışma!
- حاجت خود عرضه کن حجت مگو ** همچو ابلیس لعین سخترو
- Yok, eğer yüzsüzlük, İblis’in ayıbını örttüyse sen de inada giriş, yüzsüzlükte bulun, bu yolda çalış, didin!
- سخترویی گر ورا شد عیبپوش ** در ستیز و سخترویی رو بکوش
- Ebucehil, Peygamber’den, kindar Oğuz Türk’ü gibi bir mucize istedi. 350
- آن ابوجهل از پیمبر معجزی ** خواست همچون کینهور ترکی غزی
- Fakat Allah Sıddık’ı mucize istemedi, bu yüzün sahibi zaten doğrudan başka bir şey söyleyemez ki dedi.
- لیک آن صدیق حق معجز نخواست ** گفت این رو خود نگوید جز که راست