- Irmaklara kaynaklara su ihsan eden, içimde bir kaynaktır coşturdu!
- آنک جوی و چشمهها را آب داد ** چشمهای در اندرون من گشاد
- Ciğerim susuzluktan yanıp kavrulmakta, su istemekteydi... şimdi öyle bir himmete nail oldu ki suyu hakir görmede! 3515
- این جگر که بود گرم و آبخوار ** گشت پیش همت او آب خوار
- Kaf hâ yâ ayn sâd vadindeki doğruluğa delil olarak Allah, Kâfi adının "Kef"i oldu.
- کاف کافی آمد او بهر عباد ** صدق وعدهی کهیعص
- Kâfiyim, sana bütün hayırları, sebepsiz, başkasının yardımını vasıta etmeden veririm.
- کافیم بدهم ترا من جمله خیر ** بیسبب بیواسطهی یاری غیر
- Kâfiyim, seni ekmeksiz tutuyorum... ordusuz, askersiz sana beylik, padişahlık ihsan ederim...
- کافیم بینان ترا سیری دهم ** بیسپاه و لشکرت میری دهم
- Bahar olmadığı halde sana nergis ve ağustos gülü verir; kitapsız ustasız sana bilgiler belletirim...
- بیبهارت نرگس و نسرین دهم ** بیکتاب و اوستا تلقین دهم
- Kâfiyim, ilaçsız sıhhat verir; mezarı, kuyuyu meydan haline getiririm... 3520
- کافیم بی داروت درمان کنم ** گور را و چاه را میدان کنم
- Musa'ya bütün âlemin başına indirsin diye bir sopa verir; kuvvet kudret bağlarım...
- موسیی را دل دهم با یک عصا ** تا زند بر عالمی شمشیرها
- Musa'nın eline bir nur, bir parlaklık veririm ki güneşe bile tokat atar!
- دست موسی را دهم یک نور و تاب ** که طپانچه میزند بر آفتاب
- Sopayı yedi başlı yılan haline getiririm... hem öyle bir yılan ki erkek bir yılanın belinden gelmemiş, dişi bir yılandan doğmamış.
- چوب را ماری کنم من هفت سر ** که نزاید ماده مار او را ز نر