English    Türkçe    فارسی   

4
352-361

  • Sen nerede, senin gibi birisinin benliğe düşerek benim gibi bir sevgiliyi sınaması nerede?
  • کی رسد هم‌چون توی را کز منی ** امتحان هم‌چو من یاری کنی
  • Bir Yahudi’nin, Allah yüzünü ulu etsin Ali’ye “Eğer Allah’ın korumasına güveniyorsan kendini bu yapının üstünden at” demesi, Müminler emîri’nin ona cevabı
  • گفتن آن جهود علی را کرم الله وجهه کی اگر اعتماد داری بر حافظی حق از سر این کوشک خود را در انداز و جواب گفتن امیرالمومنین او را
  • Allah’ı ululamayı bilmeyen bir inatçı, bir gün Murtaza’ya dedi ki:
  • مرتضی را گفت روزی یک عنود ** کو ز تعظیم خدا آگه نبود
  • “Peki yüksek bir yapının damındasın... Ey aklı başında olan, Allah’ın koruyacağını biliyorsun değil mi?”
  • بر سر بامی و قصری بس بلند ** حفظ حق را واقفی ای هوشمند
  • Murtaza, evet dedi... O koruyucudur, ganidir... Bizim varlığımızı, bizi ta çocukluğumuzdan adamlığımıza kadar hep o korur, o görüp gözetir! 355
  • گفت آری او حفیظست و غنی ** هستی ما را ز طفلی و منی
  • Yahudi, peki dedi... Mademki öyledir, kendini bu damdan aşağıya at... Allah’ın koruyuculuğuna tamamı ile güven!
  • گفت خود را اندر افکن هین ز بام ** اعتمادی کن بحفظ حق تمام
  • Kendini aşağıya at da ben de adamakıllı inandığını anlayayım, güzelim inanışını, deliliyle göreyim!
  • تا یقین گرددمرا ایقان تو ** و اعتقاد خوب با برهان تو
  • Müminler emiri ona dedi ki: sus, defol git de bu cüret yüzünden canın belaya sataşmasın!
  • پس امیرش گفت خامش کن برو ** تا نگردد جانت زین جرات گرو
  • Kulun, iptilalara düşerek Allah’ı sınaması hiç yaraşır mı?
  • کی رسد مر بنده را که با خدا ** آزمایش پیش آرد ز ابتلا
  • A nadan, a budala, kulun ne haddi vardır ki edepsizliğe kalkışıp Allah’ı sınamaya girişsin? 360
  • بنده را کی زهره باشد کز فضول ** امتحان حق کند ای گیج گول
  • Sınama Allah’a yaraşır... O, kullarını her an sınar durur.
  • آن خدا را می‌رسد کو امتحان ** پیش آرد هر دمی با بندگان