- Haydi asanı kımıldat da, topraklar, çekirgelerin yok ettiklerini yeniden versinler. (T.M.)
- هین بجنبان آن عصا تا خاکها ** وا دهد هرچه ملخ کردش فنا
- O çekirgeler, derhal yanıp simsiyah olsunlar da, halk, Allah’ın tebdil ve tahvilini görsün! (T.M.) 3600
- وان ملخها در زمان گردد سیاه ** تا ببیند خلق تبدیل اله
- Benim sebeplere ihtiyacım yoktur. O sebepler, hakikati örtmek için birer perdedir. (T.M.)
- که سببها نیست حاجت مر مرا ** آن سبب بهر حجابست و غطا
- O sebepler, tabiatçı ilaca dayansın; müneccim, yıldızları gözlesin! (T.M.)
- تا طبیعی خویش بر دارو زند ** تا منجم رو با ستاره کند
- Münafık, hırs ve tamah sevkiyle ve bir şey bulamamak korkusuyla, erkenden pazara gelsin! (T.M.)
- تا منافق از حریصی بامداد ** سوی بازار آید از بیم کساد
- Allah’a ibadet etmemiş, hatta yüzünü yıkamamışken, o cehennem lokması, yiyecek aramaktadır. (T.M.)
- بندگی ناکرده و ناشسته روی ** لقمهی دوزخ بگشته لقمهجوی
- Yayılıp otlayan kuzu gibi, avam halkının canı da hem yer, hem de yenir. (T.M.) 3605
- آکل و ماکول آمد جان عام ** همچو آن برهی چرنده از حطام
- Kuzu otlayıp yayıldıkça, kasap, “O, bizim için otlayıp semiriyor” diye sevinir. (T.M.)
- میچرد آن بره و قصاب شاد ** کو برای ما چرد برگ مراد
- Sen, yiyip içme hususunda, cehennem gibi oburluk eder, cehennem için semirir durursun. (T.M.)
- کار دوزخ میکنی در خوردنی ** بهر او خود را تو فربه میکنی
- Bir gün bari hikmet otlağından yayıl da, kalbin, gelişip güzelleşsin! (T.M.)
- کار خود کن روزی حکمت بچر ** تا شود فربه دل با کر و فر