- Yayılıp otlayan kuzu gibi, avam halkının canı da hem yer, hem de yenir. (T.M.) 3605
- آکل و ماکول آمد جان عام ** همچو آن برهی چرنده از حطام
- Kuzu otlayıp yayıldıkça, kasap, “O, bizim için otlayıp semiriyor” diye sevinir. (T.M.)
- میچرد آن بره و قصاب شاد ** کو برای ما چرد برگ مراد
- Sen, yiyip içme hususunda, cehennem gibi oburluk eder, cehennem için semirir durursun. (T.M.)
- کار دوزخ میکنی در خوردنی ** بهر او خود را تو فربه میکنی
- Bir gün bari hikmet otlağından yayıl da, kalbin, gelişip güzelleşsin! (T.M.)
- کار خود کن روزی حکمت بچر ** تا شود فربه دل با کر و فر
- Ama ten gıdası, bu hikmet rızkına mani olur. Çünkü ruh, tacirdir; ten ise, yol kesici! (T.M.)
- خوردن تن مانع این خوردنست ** جان چو بازرگان و تن چون رهزنست
- Yol kesici, odun gibi yanar kül olursa, tacirin mumu parlak yanar. (T.M.) 3610
- شمع تاجر آنگهست افروخته ** که بود رهزن چو هیزم سوخته
- Ey insan! Sen şuurdan ibaretsin, gerisi o şuuru örter. Binaenaleyh, kendini kaybetme de, boş yere uğraşma! (T.M.)
- که تو آن هوشی و باقی هوشپوش ** خویشتن را گم مکن یاوه مکوش
- Bilmiş ol ki, her şehvet, şarap ve afyon gibi şuur perdesidir. Akıllı bir kimse, onun tesiriyle şaşkınlaşır. (T.M.)
- دانک هر شهوت چو خمرست و چو بنگ ** پردهی هوشست وعاقل زوست دنگ
- Sanma ki, insan ancak şaraptan sarhoş olur, aklı gider; bütün şehvetler, gözü ve kulağı bağlar! (T.M.)
- خمر تنها نیست سرمستی هوش ** هر چه شهوانیست بندد چشم و گوش
- Şeytan, şarap içmekten uzaktı; onu, kibir ve inkârı sarhoş etmişti. (T.M.)
- آن بلیس از خمر خوردن دور بود ** مست بود او از تکبر وز جحود