- Yol kesici, odun gibi yanar kül olursa, tacirin mumu parlak yanar. (T.M.) 3610
- شمع تاجر آنگهست افروخته ** که بود رهزن چو هیزم سوخته
- Ey insan! Sen şuurdan ibaretsin, gerisi o şuuru örter. Binaenaleyh, kendini kaybetme de, boş yere uğraşma! (T.M.)
- که تو آن هوشی و باقی هوشپوش ** خویشتن را گم مکن یاوه مکوش
- Bilmiş ol ki, her şehvet, şarap ve afyon gibi şuur perdesidir. Akıllı bir kimse, onun tesiriyle şaşkınlaşır. (T.M.)
- دانک هر شهوت چو خمرست و چو بنگ ** پردهی هوشست وعاقل زوست دنگ
- Sanma ki, insan ancak şaraptan sarhoş olur, aklı gider; bütün şehvetler, gözü ve kulağı bağlar! (T.M.)
- خمر تنها نیست سرمستی هوش ** هر چه شهوانیست بندد چشم و گوش
- Şeytan, şarap içmekten uzaktı; onu, kibir ve inkârı sarhoş etmişti. (T.M.)
- آن بلیس از خمر خوردن دور بود ** مست بود او از تکبر وز جحود
- Sarhoş, olmayanı var olarak gören, bakırı ve demiri de altın olarak gören kimsedir. (T.M.) 3615
- مست آن باشد که آن بیند که نیست ** زر نماید آنچ مس و آهنیست
- Ey Musa! Bu sözün sonu yoktur. Dudağını hemen oynat ki, yeniden yeşillikler bitsin. (T.M.)
- این سخن پایان ندارد موسیا ** لب بجنبان تا برون روژد گیا
- Musa emre uyunca, derhal yeryüzü yeşerdi, sümbüller ve iri taneli başaklarla doldu. (T.M.)
- همچنان کرد و هم اندر دم زمین ** سبز گشت از سنبل و حب ثمین
- Kıtlık görmüş ve sığır açlığına uğrayıp, ölüm haline gelmiş olan Kıptiler, hemen o nimete saldırdılar. (T.M.)
- اندر افتادند در لوت آن نفر ** قحط دیده مرده از جوع البقر
- İnsanlar ve hayvanlar, birkaç gün Hakk’ın bu ihsanı ile karınlarını iyice doyurdular.(T.M.)
- چند روزی سیر خوردند از عطا ** آن دمی و آدمی و چارپا