- Sanma ki, insan ancak şaraptan sarhoş olur, aklı gider; bütün şehvetler, gözü ve kulağı bağlar! (T.M.)
- خمر تنها نیست سرمستی هوش ** هر چه شهوانیست بندد چشم و گوش
- Şeytan, şarap içmekten uzaktı; onu, kibir ve inkârı sarhoş etmişti. (T.M.)
- آن بلیس از خمر خوردن دور بود ** مست بود او از تکبر وز جحود
- Sarhoş, olmayanı var olarak gören, bakırı ve demiri de altın olarak gören kimsedir. (T.M.) 3615
- مست آن باشد که آن بیند که نیست ** زر نماید آنچ مس و آهنیست
- Ey Musa! Bu sözün sonu yoktur. Dudağını hemen oynat ki, yeniden yeşillikler bitsin. (T.M.)
- این سخن پایان ندارد موسیا ** لب بجنبان تا برون روژد گیا
- Musa emre uyunca, derhal yeryüzü yeşerdi, sümbüller ve iri taneli başaklarla doldu. (T.M.)
- همچنان کرد و هم اندر دم زمین ** سبز گشت از سنبل و حب ثمین
- Kıtlık görmüş ve sığır açlığına uğrayıp, ölüm haline gelmiş olan Kıptiler, hemen o nimete saldırdılar. (T.M.)
- اندر افتادند در لوت آن نفر ** قحط دیده مرده از جوع البقر
- İnsanlar ve hayvanlar, birkaç gün Hakk’ın bu ihsanı ile karınlarını iyice doyurdular.(T.M.)
- چند روزی سیر خوردند از عطا ** آن دمی و آدمی و چارپا
- Karınları doyup bol bol nimet bulunca, isyankâr oldular; zaruret gidince azgınlaştılar. (T.M.) 3620
- چون شکم پر گشت و بر نعمت زدند ** وآن ضرورت رفت پس طاغی شدند
- نفس فرعونیست هان سیرش مکن ** تا نیارد یاد از آن کفر کهن
- بی تف آتش نگردد نفس خوب ** تا نشد آهن چو اخگر هین مکوب