- “Bulunduğum şehirde, yıllardan beri oturuyorum. Bu yeni şehir, benim memleketim değildir, ben burada iğreti bulunuyorum” demez. (T.M.) 3630
- که من آنجا بودهام این شهر نو ** نیست آن من درینجاام گرو
- Belki, daimi surette, gördüğü o yeni şehirde bulunmuş olduğunu zanneder. (T.M.)
- بل چنان داند که خود پیوسته او ** هم درین شهرش به دست ابداع و خو
- Ruh da, doğup yer tuttuğu gayb âlemini, o eski vatanını, unutup bu dünyaya meyil gösterirse şaşılmaz. (T.M.)
- چه عجب گر روح موطنهای خویش ** که بدستش مسکن و میلاد پیش
- Çünkü bulutun yıldızları örttüğü gibi, uykuda, o eski vatanını hatırından çıkartır. (T.M.)
- مینیارد یاد کین دنیا چو خواب ** میفرو پوشد چو اختر را سحاب
- Hususiyle ruh, bu âleme gelinceye kadar birçok makama ayak basmıştır ki, o makamların tozu, hala onun idrakinden silinmemiştir.(T.M.)
- خاصه چندین شهرها را کوفته ** گردها از درک او ناروفته
- İnsan, başından geçenleri bilmek için, sıkı bir azimle işe girişip gönlünü arıtmamıştır ki! (T.M.) 3635
- اجتهاد گرم ناکرده که تا ** دل شود صاف و ببیند ماجرا
- Mücahade ile bir ruhun kalbi, esrar penceresinden başını çıkarır da, açılan gözü, evveli ve ahiri görür. (T.M.)
- سر برون آرد دلش از بخش راز ** اول و آخر ببیند چشم باز
- اطوار و منازل خلقت آدمی از ابتدا
- Ruh-i insanî, evvela “Cemat” mertebesine geldi, oradan “Nebatat” mertebesine intikal etti. (T.M.)
- آمده اول به اقلیم جماد ** وز جمادی در نباتی اوفتاد
- Yıllarca “Nebatat” âleminde yaşadı da, “Cemat” âleminde bulunduğunu hatırlamadı. Hatta “Cemat” ile harbetti. (T.M.)
- سالها اندر نباتی عمر کرد ** وز جمادی یاد ناورد از نبرد
- “Nebatat” âleminden, “Hayvanat” âlemine intikal edince, bu defa da, “Nebat” âleminde bulunmuş olduğu hatırına gelmedi. (T.M.)
- وز نباتی چون به حیوانی فتاد ** نامدش حال نباتی هیچ یاد