English    Türkçe    فارسی   

4
3671-3680

  • Hoş nefesinin kimyası, bu eşekleri insan etmek istedi. (T.M.)
  • این خران را کیمیای خوش دمی ** از لب تو خواست کردن آدمی
  • Sen onları, lütuf ve cömertliğinle birçok defa davet ettin. Fakat (T.M.)
  • تو بسی کردی به دعوت لطف و جود ** آن خران را طالع و روزی نبود
  • Artık onlara nimet yorganını ört ki, çabucak gaflet uykusuna dalsınlar. (T.M.)
  • پس فرو پوشان لحاف نعمتی ** تا بردشان زود خواب غفلتی
  • Uykudan sıçrayıp kalkınca, onlar, mumu sönmüş ve sakiyi gitmiş bulsunlar. (T.M.)
  • تا چو بجهند از چنین خواب این رده ** شمع مرده باشد و ساقی شده
  • Onların azgınlığı, sana hayret verdi. Ama onlar ceza günü, sana tabiî olmadıklarına hasret çekeceklerdir. (T.M.) 3675
  • داشت طغیانشان ترا در حیرتی ** پس بنوشند از جزا هم حسرتی
  • Bizim adaletimiz zuhura gelince, her çirkin ve kötüye layık olan cezayı verir. (T.M.)
  • تا که عدل ما قدم بیرون نهد ** در جزا هر زشت را درخور دهد
  • Apaçık göremedikleri bir padişah, gizlice onlarla yaşıyordu. (T.M.)
  • که آن شهی که می‌ندیدندیش فاش ** بود با ایشان نهان اندر معاش
  • Sendeki ruh ve akıl gibi, onlar da seninledir ama asla onları göremezsin. (T.M.)
  • چون خرد با تست مشرف بر تنت ** گر چه زو قاصر بود این دیدنت
  • O ise, senin hareketini, duruşunu görür. (T.M.)
  • نیست قاصر دیدن او ای فلان ** از سکون و جنبشت در امتحان
  • Ne şaşılacak şeydir ki, bu böyleyken, sen akıl ve ruhu yaratanın seninle oluşunu caiz görmezsin! (T.M.) 3680
  • چه عجب گر خالق آن عقل نیز ** با تو باشد چون نه‌ای تو مستجیز