- Akıl, âlem-i emirden bulunduğu cihetle, cihetsiz olunca, Alam-ül Beyan olan Allah, akıldan üstün akıl, candan üstün candır. (T.M.)
- بیجهت بد عقل و علام البیان ** عقلتر از عقل و جانتر هم ز جان
- Hiçbir mahluk, ona alakasız değildir. Lakin bu alaka, keyfiyetsizdir. (T.M.) 3695
- بیتعلق نیست مخلوقی بدو ** آن تعلق هست بیچون ای عمو
- Zira ruhta ne kavuşma vardır, ne ayrılma... Fakat zan, ayrılmak ve kavuşmaktan başka bir şey bilmez! (T.M.)
- زانک فصل و وصل نبود در روان ** غیر فصل و وصل نندیشد گمان
- Ayrılma ve kavuşmadan başka bir delil ara. Lakin kavuşma ile ayrılmadan başka delil aramak, hastayı teskin eylemez. (T.M.)
- غیر فصل و وصل پی بر از دلیل ** لیک پی بردن بننشاند غلیل
- Asıldan uzaksan, yakınlığa doğru daima iz ara ki, sendeki erlik damarı, seni vuslata götürsün. (T.M.)
- پی پیاپی میبر ار دوری ز اصل ** تا رگ مردیت آرد سوی وصل
- Bu manevî alakayı, akıl nasıl anlayabilir? Çünkü o, ayrılığa ve bitişik olmaya bağlıdır. (T.M.)
- این تعلق را خرد چون ره برد ** بستهی فصلست و وصلست این خرد
- Bundan dolayı, Hz. Mustafa s.a.v. “Allah’ın zatına dair mübahase etmeyin” diye, bize vasiyet etmiştir. (T.M.) 3700
- زین وصیت کرد ما را مصطفی ** بحث کم جویید در ذات خدا
- Zatı ve mahiyeti ile tefekkür edilebilen şeylere karşı olan bakış ve görüş, Hakk’ın zatına olamaz ve göremez. (T.M.)
- آنک در ذاتش تفکر کردنیست ** در حقیقت آن نظر در ذات نیست
- Çünkü düşünenin zannı ve düşüncesi, ancak yola taalluk eder. O zan ve düşünce ile Zat-ı ilahî arasında ise, yüzbinlerce perde vardır. (T.M.)
- هست آن پندار او زیرا به راه ** صد هزاران پرده آمد تا اله
- Herkes bir perde ile örtülmüştür. “Hakk’ın hakikatine vasıl oldum” zannı, kendi vehmidir. (T.M.)
- هر یکی در پردهای موصول خوست ** وهم او آنست که آن خود عین هوست