- Böylece her biri bahiste ileriye doğru gitti. Nihayet birazcık anlayışı olan ve karıncaların ulusu bulunan bir karınca, 3725
- همچنین میرفت بالا تا یکی ** مهتر موران فطن بود اندکی
- Dedi ki: Bu hüneri, suret yapıyor sanmayın, öyle görmeyin! Suret, uykuda ve ölümde bundan bihaberdir.
- گفت کز صورت مبینید این هنر ** که به خواب و مرگ گردد بیخبر
- Suret elbise ve sopa gibidir... bu nakışları, akıldan, candan başka bir şey yapamaz!
- صورت آمد چون لباس و چون عصا ** جز به عقل و جان نجنبد نقشها
- Halbuki o da, akılla canın, Allahnın döndürüp hareket ettirmesi olmazsa cansız bir şeyden ibaret olduğunu bilmiyordu.
- بیخبر بود او که آن عقل و فاد ** بی ز تقلیب خدا باشد جماد
- Allah, akıldan bir an inayeti kesti mi zeka sahibi olan akıl, aptallılar yapar.
- یک زمان از وی عنایت بر کند ** عقل زیرک ابلهیها میکند
- Zülkarneyn, Kafdağı'nın konuştuğunu, söz incilerini deldiğini görünce, 3730
- چونش گویا یافت ذوالقرنین گفت ** چونک کوه قاف در نطق سفت
- Dedi ki: Ey sırları bilen ve her şeyden haberi olan, söz söyleyen dağ, bana Allah sanatlarından bahset.
- کای سخنگوی خبیر رازدان ** از صفات حق بکن با من بیان
- Kaf dağı dedi ki: Yürü... Allah sanatları söylenebilmekten söze gelmekten çok üstündür.
- گفت رو کان وصف از آن هایلترست ** که بیان بر وی تواند برد دست
- Yahut kalemin ne haddi vardır ki sayfalara o sanatların nişânesini yazabilsin!
- یا قلم را زهره باشد که به سر ** بر نویسد بر صحایف زان خبر
- Zülkarneyn, ona ait küçük bir hikâye olsun söyle... Allahnın şaşılacak kudretlerinden bahset ey iyi huylu âlim dedi.
- گفت کمتر داستانی باز گو ** از عجبهای حق ای حبر نکو