- Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.
- زانک گندم را حکیم آگهی ** هیچ نفرستد به انبار کهی
- Mürit, önden giden, kılavuz olan şeyhi sınamaya kalkışırsa eşektir.
- شیخ را که پیشوا و رهبرست ** گر مریدی امتحان کرد او خرست
- Din yolunda onu sınamaya kalkıştın mı a hakikatten haberi olmayan, sen sınanmış olursun... 375
- امتحانش گر کنی در راه دین ** هم تو گردی ممتحن ای بییقین
- Senin cüretin, senin bilgisizliğin çırçıplak olur, âleme yayılır... Yoksa o, bu araştırmayla nereden anlaşılır; nasıl meydana çıkar?
- جرات و جهلت شود عریان و فاش ** او برهنه کی شود زان افتتاش
- A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!
- گر بیاید ذره سنجد کوه را ** بر درد زان که ترازوش ای فتی
- Onlarda kendi akıllarınca bir terazi düzenler de Allah erini o teraziyle tartmağa kalkarlar!
- کز قیاس خود ترازو میتند ** مرد حق را در ترازو میکند
- Hâlbuki o, akıl terazisine bile sığmaz... Akıl terazisini bile kırar, parçalar!
- چون نگنجد او به میزان خرد ** پس ترازوی خرد را بر درد
- Onu sınamak, ona emrine göre hükmetmek gibidir... Öyle bir padişaha buyruk buyurtmaya kalkışma sakın! 380
- امتحان همچون تصرف دان درو ** تو تصرف بر چنان شاهی مجو
- Hiç ressamlar, öyle bir ressamı sınayabilir, öyle bir ressama hüküm yürütebilir mi?
- چه تصرف کرد خواهد نقشها ** بر چنان نقاش بهر ابتلا
- Eğer ressama bir sınama belirdiyse, ressam bir sınama bilgisine sahip olsaydı onu da çizen yine o ressam değil midir?
- امتحانی گر بدانست و بدید ** نی که هم نقاش آن بر وی کشید