English    Türkçe    فارسی   

4
3770-3779

  • Cebrail Mustafa'yı korkusundan baygın bir halde görünce kucakladı, bağrına bastı. 3770
  • O heybet, yabancıların nasibi... bu lûtufsa dostların kısmeti!
  • Padişahlar, tahtlarına, oturdular mı çevrelerinde ellerinde kılıçları bulunan heybetli çavuşlar bulunur.
  • Bu çavuşlarda sopalar, mızraklar, kılıçlar vardır... aslanlar bile onları görse heybetlerinden titrerler.
  • Çavuşların seslerinden, çevgânlarından canlar ürker, heybetlerinden herkes korkar!
  • Fakat bu yoldaki alelâde, yahut ileri gelen halka, padişahlar padişahından haber vermek içindir. 3775
  • Bu heybet, halk ululanmasın, kimse başına ululuk külâhını giymesin diyedir, halka bir gösteriştir.
  • Bu suretle onların benliğinin kırılması, kendini görüp beğenen nefsin, az fesatta bulunması, az kötülük etmesi istenir.
  • Padişahın kahır zamanı kudreti ve gazabı bulunduğu bu suretle halka bildirilmiş olur da şehir emniyette kalır.
  • Böyle nefislerdeki kötülük hevesleri ölür... padişahın heybeti, o kötülüklere mâni olur.