- Cebrail'e baktı da Hazreti Ahmet'in ancak köpüğü yaralandı... denizi köpük sevgisiyle coştu, köpürdü.
- کف احمد زان نظر مخدوش گشت ** بحر او از مهر کف پرجوش گشت
- Ay, baştan başa eldir, avuçtur, vericidir, nurlar saçar. Ayın eli, avucu yoksa ne zararı var ki? Varsın olmasın!
- مه همه کفست معطی نورپاش ** ماه را گر کف نباشد گو مباش
- Hazreti Ahmet eğer o ulu ve yüce kanadını açarsa Cebrail, ebedi olarak kendisinden geçip gider. 3800
- احمد ار بگشاید آن پر جلیل ** تا ابد بیهوش ماند جبرئیل
- Ahmet, sidreden ve Cebrail'in gözetme yerinden, makamından sınırından geçince,
- چون گذشت احمد ز سدره و مرصدش ** وز مقام جبرئیل و از حدش
- Cebrail'e "Hadi ardımca uç" dedi. Cebrail dedi ki: "Yürü, yürü ben senin eşin, eşitin değilim!"
- گفت او را هین بپر اندر پیم ** گفت رو رو من حریف تو نیم
- Hazreti Ahmet tekrar "Ey perdeleri yakan, gel... ben daha kendi yüce makamıma gitmedim ki" dedi.
- باز گفت او را بیا ای پردهسوز ** من باوج خود نرفتستم هنوز
- Cebrail dedi ki: "A benim güzel nurlu arkadaşım, bir kanat çırpıp buradan ileriye geçsem kolum kanadım yanar!"
- گفت بیرون زین حد ای خوشفر من ** گر زنم پری بسوزد پر من
- Bu hikayeler hayret içinde hayrettir... Allah hasları, daha has olanların ahvalini görünce kendilerinden geçerler. 3805
- حیرت اندر حیرت آمد این قصص ** بیهشی خاصگان اندر اخص
- Bütün kendinden geçişler, burada oyundan ibarettir... ne kadar canın var ki senin? Burası can verme makamıdır!
- بیهشیها جمله اینجا بازیست ** چند جان داری که جان پردازیست
- Ey Cebrail, ister yüce ol, ister büyük... sen ne pervanesin ne de mum!
- جبرئیلا گر شریفی و عزیز ** تو نهای پروانه و نه شمع نیز