English    Türkçe    فارسی   

4
3837-3846

  • Böyle bir zat var, gelecek derlerdi... yüzünün hayaliyle yürekleri çarpardı!
  • کین چنین کس هست تا آید پدید ** از خیال روش دلشان می‌طپید
  • Secde ederler, ey insanların Rabbi, onu ne kadar mümkünse o kadar tez meydana çıkar diye yalvarırlardı.
  • سجده می‌کردند کای رب بشر ** در عیان آریش هر چه زودتر
  • Hazreti Ahmet'in adı ile fetih dilerler... düşmanları, bu yüzden baş aşağı gelirdi.
  • تا به نام احمد از یستفتحون ** یاغیانشان می‌شدندی سرنگون
  • Nerede bir korkunç savaş olsa Hazreti Ahmet'in döne döne hücumu, onlara yardım ederdi. 3840
  • هر کجا حرب مهولی آمدی ** غوثشان کراری احمد بدی
  • Nerede müzmin bir hastalığa uğrasalar onu anarlar da bu suretle şifa bulurlardı.
  • هر کجا بیماری مزمن بدی ** یاد اوشان داروی شافی شدی
  • Sureti, gönüllerinde, kulaklarında, ağızlarında ve yollarındaydı.
  • نقش او می‌گشت اندر راهشان ** در دل و در گوش و در افواهشان
  • Fakat onun hakikî suretini her çakal bulabilir mi hiç? O suret, ancak, onun fer'iydi, yani hayalden ibaretti.
  • نقش او را کی بیابد هر شعال ** بلک فرع نقش او یعنی خیال
  • Onun sureti duvara aksettiyse duvarın gönlünden kan damlar.
  • نقش او بر روی دیوار ار فتد ** از دل دیوار خون دل چکد
  • Sureti, duvara öyle bir kutlu gelir ki duvar, derhal iki yüzlülükten kurtulur. 3845
  • آنچنان فرخ بود نقشش برو ** که رهد در حال دیوار از دو رو
  • Temiz ve pak kişilerin temizliğine nispetle o iki yüzlülük duvara ayıptır doğrusu.
  • گشته با یک‌رویی اهل صفا ** آن دورویی عیب مر دیوار را