- Allah, “Bu işten vazgeç... Bu mescidi sen yapamazsın.
- وحی کردش حق که ترک این بخوان ** که ز دستت برنیاید این مکان
- Ey seçilmiş kişi, Mescid-i Aksâ’yı senin yapmanı biz takdir etmedik” diye kendisine vahiy etti. 390
- نیست در تقدیر ما آنک تو این ** مسجد اقصی بر آری ای گزین
- Davut “Ey sırları bilen Allah, suçum nedir? Neden mescidi yapma diyorsun bana?” dedi.
- گفت جرمم چیست ای دانای راز ** که مرا گویی که مسجد را مساز
- Allah dedi ki: “Suçsuzsun, suçun yok ama kanlara girmişsin... Mazlumların kanlarını boynuna almışsın!
- گفت بیجرمی تو خونها کردهای ** خون مظلومان بگردن بردهای
- Senin sesinden sayısız halk can verdi; sayısız halk, ona av oldu!
- که ز آواز تو خلقی بیشمار ** جان بدادند و شدند آن را شکار
- Sesin bir hayli kana girmiş, canlar yakan güzel nağmelerin bir hayli adamı canından etmiştir!”
- خون بسی رفتست بر آواز تو ** بر صدای خوب جانپرداز تو
- Davut dedi ki: “Senin mağlûbundum, senin sarhoşundum... Elim, senin kuvvet ve kudretinle bağlıydı. 395
- گفت مغلوب تو بودم مست تو ** دست من بر بسته بود از دست تو
- Padişah mağlûp olana acınmaz mı? Mağlûp, âdeta yok demek değil midir?
- نه که هر مغلوب شه مرحوم بود ** نه که المغلوب کالمعدوم بود
- Allah buyurdu ki: Bu mağlûp, öyle bir yoktur ki vara nispetle zahiren yok olmuş değildir, iyice anlayın bunu!
- گفت این مغلوب معدومیست کو ** جز به نسبت نیست معدوم ایقنوا
- Bu çeşit yok olan, kendinden geçmiş, var olanların en iyisi, en ulusu olmuştur.
- این چنین معدوم کو از خویش رفت ** بهترین هستها افتاد و زفت