- Bu sözden farklar belirir, müşküller doğar... Çünkü hakikatte buna benzemez bu iş ki; bu bir misaldir.
- فرق و اشکالات آید زین مقال ** زانک نبود مثل این باشد مثال
- Aslanla yiğit bir Âdemoğlu arasında sonsuz farklar vardır. 420
- فرقها بیحد بود از شخص شیر ** تا به شخص آدمیزاد دلیر
- Fakat ey hoş gün gören kişi misal getirildiği zaman aradaki birlik, yiğitlik ve canla başla oynama bakımındandır.
- لیک در وقت مثال ای خوشنظر ** اتحاد از روی جانبازی نگر
- Çünkü o yiğit, her bakımdan aslanın misli değildir, nihayet yiğitlik bakımından aslana benzer.
- کان دلیر آخر مثال شیر بود ** نیست مثل شیر در جملهی حدود
- Bu âlemde her bakımdan bir olan bir nakış, bir suret yoktur ki sana mislini göstereyim.
- متحد نقشی ندارد این سرا ** تا که مثلی وا نمایم من ترا
- Aklı, şaşkınlıktan kurtarayım diye yine nakış bir misale el atayım:
- هم مثال ناقصی دست آورم ** تا ز حیرانی خرد را وا خرم
- Geceleyin her eve bir kandil, bir mum korlar ve onun ışığıyla karanlıktan kurtulurlar ya... 425
- شب بهر خانه چراغی مینهند ** تا به نور آن ز ظلمت میرهند
- O kandil, bu tene benzer, nuru da cana. Kandil, fitile, şuna buna muhtaçtır.
- آن چراغ این تن بود نورش چو جان ** هست محتاج فتیل و این و آن
- Bu duyguların o altı fitilli kandili, umumiyetle uykuya, yemeye, içmeye dayanır... O kandilin temeli, bunlardır.
- آن چراغ شش فتیلهی این حواس ** جملگی بر خواب و خور دارد اساس
- Yiyip içmeden, yatıp uyumadan yarım nefeslik bir zaman bile yaşayamaz... Fakat yiyip yatmakla da yaşayamaz!
- بیخور و بیخواب نزید نیم دم ** با خور و با خواب نزید نیز هم