English    Türkçe    فارسی   

4
449-458

  • Yüz tane kandilin olsa ister sönsünler, ister yansınlar, değil mi ki hepsi ayrı ayrıdır... Bir olamazlar!
  • صد چراغت ار مرند ار بیستند ** پس جدا اند و یگانه نیستند
  • İşte bu yüzden bizim ashabımız, hep savaştadır... Fakat peygamberlerin birbirleriyle savaştıklarını kimsecikler duymamıştır. 450
  • زان همه جنگند این اصحاب ما ** جنگ کس نشنید اندر انبیا
  • Çünkü peygamberlerin nurları güneştir; duygu ışığımızsa kandil, mum ve is!
  • زانک نور انبیا خورشید بود ** نور حس ما چراغ و شمع و دود
  • Biri söner, öbürü gündüze kadar kalır... Biri yanıp erir, öbürü parlar durur!
  • یک بمیرد یک بماند تا به روز ** یک بود پژمرده دیگر با فروز
  • Hayvani can gıda ile dirilir... Her iyi kötü şeyle de ölüverir!
  • جان حیوانی بود حی از غذا ** هم بمیرد او بهر نیک و بذی
  • Fakat bu kandil söndü, ortadan kalktı mı komşunun evi neden karanlık kalsın?
  • گر بمیرد این چراغ و طی شود ** خانه‌ی همسایه مظلم کی شود
  • Mademki o evin ışığı, bunun ışığı olmaksızın da duruyor... Şu halde her evin duygu ışığı ayrı ayrıdır. 455
  • نور آن خانه چو بی این هم به پاست ** پس چراغ حس هر خانه جداست
  • Bu hayvani canın misalidir... Rabbani canın değil!
  • این مثال جان حیوانی بود ** نه مثال جان ربانی بود
  • Gece Hindusundan ay doğdu mu ışığı, her pencereden vurur, her tarafı aydınlatır!
  • باز از هندوی شب چون ماه زاد ** در سر هر روزنی نوری فتاد
  • O yüzlerce evin ışığını sen, bir say... Çünkü ay battı mı bu evin sönüp öbürününki kalmaz.
  • نور آن صد خانه را تو یک شمر ** که نماند نور این بی آن دگر