English    Türkçe    فارسی   

4
460-469

  • Fakat can güneşi battı mı bütün evlerin nuru kaybolur, gidiverir! 460
  • باز چون خورشید جان آفل شود ** نور جمله خانه‌ها زایل شود
  • Bu söz nurun misalidir, misli değil... Sana doğru yolu gösterir, düşmanın da yolunu vurur!
  • این مثال نور آمد مثل نی ** مر ترا هادی عدو را ره‌زنی
  • O münkir, o kötü huylu, örümcek gibi kokmuş ağlar kurar...
  • بر مثال عنکبوت آن زشت‌خو ** پرده‌های گنده را بر بافد او
  • Tükürüğü ile nura perde gerer; fakat kendi anlayış gözünü kör eder.
  • از لعاب خویش پرده‌ی نور کرد ** دیده‌ی ادراک خود را کور کرد
  • Atın boynunu tutarsa murat alır, maksadına erişir... Fakat ayağını yakalarsa tekmeyi yer!
  • گردن اسپ ار بگیرد بر خورد ** ور بگیرد پاش بستاند لگد
  • Gemsiz ve serkeş ata pek yaklaşma... Kendine aklı ve dini kılavuz et, onlara uy vesselâm! 465
  • کم نشین بر اسپ توسن بی‌لگام ** عقل و دین را پیشوا کن والسلام
  • Bu azmini sakın hor görme, ehemmiyetsiz sanma... bu yolda sabır lazım, çekilecek mihnetlere tahammül gerek!
  • اندرین آهنگ منگر سست و پست ** کاندرین ره صبر و شق انفسست
  • Mescid-i Aksâ’nın binası
  • بقیه‌ی قصه‌ی بنای مسجد اقصی
  • Süleyman, Kâbe gibi temiz, Mina gibi yüce olan o yapıya başladı.
  • چون سلیمان کرد آغاز بنا ** پاک چون کعبه همایون چون منی
  • Yapısında tekellüflerde bulundu... Öbür yapılar gibi rasgele ve değersiz bir yapı değildi o!
  • در بنااش دیده می‌شد کر و فر ** نی فسرده چون بناهای دگر
  • Yapı için dağdan kesilen her taş, apaçık “Önce beni götürün” derdi.
  • در بنا هر سنگ کز که می‌سکست ** فاش سیروا بی‌همی گفت از نخست