- Yapı için dağdan kesilen her taş, apaçık “Önce beni götürün” derdi.
- در بنا هر سنگ کز که میسکست ** فاش سیروا بیهمی گفت از نخست
- 470.Âdem’in yoğrulduğu su ve toprak gibi o yapının her kerpicinden nur parladı. 470
- همچو از آب و گل آدمکده ** نور ز آهک پارهها تابان شده
- Taş, hammalsız geliyordu... o kapı, o duvarlar, âdeta canlıydı.
- سنگ بیحمال آینده شده ** وان در و دیوارها زنده شده
- Allah daima der ki: Cennetin duvarları, bu duvarlar gibi cansız ve çirkin değildir.
- حق همیگوید که دیوار بهشت ** نیست چون دیوارها بیجان و زشت
- Ten kapısı, ten duvarı gibi uyanıktır... Cennet evi de diridir; çünkü padişahlar padişahına mensuptur orası!
- چون در و دیوار تن با آگهیست ** زنده باشد خانه چون شاهنشهیست
- Ağaç da cennet ehliyle konuşur, söz söyler, meyve de, akan duru sular da!
- هم درخت و میوه هم آب زلال ** با بهشتی در حدیث و در مقال
- Çünkü cenneti aletle yapmamışlardır ki... Orası amellerden, niyetlerden yapılmadır. 475
- زانک جنت را نه ز آلت بستهاند ** بلک از اعمال و نیت بستهاند
- Bu yapı ölü sudan, ölü topraktan yapılmıştır; o yapı diri ibadetlerle kurulmuştur.
- این بنا ز آب و گل مرده بدست ** وان بنا از طاعت زنده شدست
- Bu aslına benzer, dağınıklıklarla doludur... O da aslı olan ilme, amele benzer!
- این به اصل خویش ماند پرخلل ** وان به اصل خود که علمست و عمل
- Oradaki taht da, köşk de, taç da, elbise de cennet ehline sorular sorar, cevaplar verir!
- هم سریر و قصر و هم تاج و ثیاب ** با بهشتی در سال و در جواب