English    Türkçe    فارسی   

4
475-484

  • Çünkü cenneti aletle yapmamışlardır ki... Orası amellerden, niyetlerden yapılmadır. 475
  • Bu yapı ölü sudan, ölü topraktan yapılmıştır; o yapı diri ibadetlerle kurulmuştur.
  • Bu aslına benzer, dağınıklıklarla doludur... O da aslı olan ilme, amele benzer!
  • Oradaki taht da, köşk de, taç da, elbise de cennet ehline sorular sorar, cevaplar verir!
  • Döşemesi, döşeyen olmaksızın döşenmiştir... O ev, süpürgesiz süpürülmüş, temizlenmiştir!
  • Gönül evine bak! Gamla tozlandı mı süpürgeci olmaksızın tövbeyle süpürülür, arınır. 480
  • O yurdun tahtı, kimse taşıyıp götürmeksizin gider yürür... Kapı halkası da güzel seslerle şarkılar söyler, çalgılar çalar, kapı da!
  • Gönülde de o ebediyet yurdu olan cennetin diriliği var... Fakat ne fayda, dilime gelmiyor ki, söyleyemiyorum ki!
  • Süleyman her sabah çağı halkı irşad için mescide girdi mi,
  • Gâh sözle, gâh nameyle, sazla gâh işle, yani rükû ederek yahut namaz kılarak halka öğüt verirdi.