English    Türkçe    فارسی   

4
500-509

  • Körün gözü, güneşin doğduğunu hararetinden anlar. 500
  • Fakat bu hararet, her duyulanın hakikati görülsün diye gözü açar...
  • Ve hararetinde bir sıkıntı bir hal vardır... Hakiki güneşin hararetiyle gönlü açar, gönle bir ferahlık, bir genişlik verir!
  • Kör, evveline evvel olmayan Allah nuruyla hararetlendi mi ferahından, ben görüyorum, gözlerim açıldı benim der.
  • Güzelim, adamakıllı ve hoş bir sarhoşluktur bu... Yalnız can gözünün açılması için aşılacak az bir yol vardır.
  • Bu körün güneşten nasibidir... Allah doğrusunu daha iyi bilir ya... Bunun gibi belki yüzlerce nasibi de var! 505
  • O nuru gören kişinin ahvalini anlatmak, hiç Ebu Ali Sina’nın harcı mıdır?
  • Yüz kat kuvvetli bile olsa bu dil, kim oluyor ki eliyle görüş perdesini oynatmaya kalkışıyor?
  • Perdeye elini sürerse vay ona... Allah kılıcı elini kesiverir!
  • Hatta el de nedir ki? Bilgisizliğinden serkeşlik eden başı bile keser, koparır!