English    Türkçe    فارسی   

4
586-595

  • Gündüz, onun doğduğu zamana derler... Geceleyin doğdu, parladı mı ortada gece kalmaz.
  • Bu görünen güneş, o güneşin önünde adeta güneşe karşı zerre nasıl görünürse öyle görünür!
  • Âlemi aydınlatan, parlatan bu güneşin gözü, o güneşi görünce kamaşır şaşırır kalır!
  • Arşın nuruna... Arşın o sonsuz ve hadsiz ışığına karşı bu güneşi bir zerre gibi görürsün!
  • Göze Allah’tan bir kuvvet gelince zahiri güneşi hor ve yoksul görür, bayağı bulursun! 590
  • Allah, öyle bir kimyagerdir ki onun bir tesiriyle duman, yıldız haline gelmiştir...
  • Öyle bir görülmedik iksiri vardır ki karanlığı güneş haline getirmiştim.
  • Bir acayip sanatkârdır ki bir sanatıyla zühale bu kadar hassa vermiştir...
  • Artık sen öbür can yıldızlarıyla can incilerini de var, buna kıyas et!
  • Duygu gözü, güneşe zebundur; ilahi bir göz ara, ilahi bir göz bul da, 595