English    Türkçe    فارسی   

4
598-607

  • Şeyh Abdullah-ı Mağribi dedi ki: “Altmış yıldır ben gece nedir, görmedim.
  • Bu altmış yıl içinde ne gündüz, ne de gece... Hiçbir sebeple bir karanlığa düşmedim.”
  • Sofiler de şeyhin sözünün doğruluğunu söylemişler, demişlerdi ki: “Geceleri ardında giderdik.” 600
  • Dikenlerle, çukurlarla dolu olan çöllerde yürürdük... O, dolunay gibi önümüzde giderdi.
  • Yüzünü geriye çevirmeden gece vakti, “Dikkat edin, önünüzde çukur var, sola doğru yürüyün” derdi.
  • Bir an sonra da “Sağa gidin, ayağımızın altında diken var” diye seslenirdi.
  • Gündüz olur, biz ayağını öperdik... Görürdük ki ayakları gelin ayağı gibi!
  • Ne topraktan eser var, ne çamurdan... Ne diken yırtmış, ne taş yaralamış! 605
  • Allah, Mağribî’yi maşrıkî etmişti... Batıyı ona doğu gibi nurlar saçan bir hale getirmişti!
  • Bu serkeş güneşin nuru, aşk meydanının öyle bir atıdır ki halkın ileri gidenlerinin gününü de o korur, geri kalanların gününü de o!