- Yok... Eğer padişah, merhamet etti, o cezayı cömertliğiyle Müslümanlardan bağışladı diye bir söz duysa,
- ور خبر آید که شه رحمت نمود ** از مسلمانان فکند آن را به جود
- Bu söz yüzünden canı sıkılır, yaslara düşer... Kötü kişide daha buna benzer yüzlerce yomsuzluklar vardır.
- ماتمی در جان او افتد از آن ** صد چنین ادبارها دارد عوان
- Fakat o âşık, kötü bekçiye hayır dualar edip duruyordu. Çünkü rahata onun yüzünden kavuşmuştu.
- او عوان را در دعا در میکشید ** کز عوان او را چنان راحت رسید
- Bekçi herkese zehirdi, fakat ona panzehir! Bekçi, onun sevgilisine kavuşmasına sebep olmuştu.
- بر همه زهر و برو تریاق بود ** آن عوان پیوند آن مشتاق بود
- Görüyorsun ya, dünyada mutlak olarak kötü bir şey yoktur. Kötü, buna nispetle kötüdür. Sonra şunu da bil ki, 65
- پس بد مطلق نباشد در جهان ** بد به نسبت باشد این را هم بدان
- Âlemde hiçbir zehir yahut şeker yoktur ki birine ayak, öbürüne ayakkabı olmasın!
- در زمانه هیچ زهر و قند نیست ** که یکی را پا دگر را بند نیست
- Evet... Birine ayak olur, öbürüne bukağı. Birisine zehirdir, öbürüne şeker gibi tatlı!
- مر یکی را پا دگر را پایبند ** مر یکی را زهر و بر دیگر چو قند
- Yılanın zehiri, yılana hayattır, insanaysa ölüm!
- زهر مار آن مار را باشد حیات ** نسبتش با آدمی باشد ممات
- Deniz mahlûklarına deniz, bağ, bahçe gibidir... Fakat karada yaşayanlara ölümdür, dağdır!
- خلق آبی را بود دریا چو باغ ** خلق خاکی را بود آن مرگ و داغ
- Ey iş eri, bu nispeti birden tuttur da böylece bine kadar saya dur! 70
- همچنین بر میشمر ای مرد کار ** نسبت این از یکی کس تا هزار