- Aktar, bunu gördü... Gördü ama kendisini meşgul gösterdi. Diyordu ki: “A sararmış suratlı, hadi biraz daha fazla çal!
- دید عطار آن و خود مشغول کرد ** که فزونتر دزد هین ای رویزرد
- Toprağımı çalıyorsan bana bir şey olmuyor; sen, adeta kendi yanından et koparıyor, kendi etini yiyorsun! 640
- گر بدزدی وز گل من میبری ** رو که هم از پهلوی خود میخوری
- Benden korkup duruyorsun ya eşekliğinden... Ben de az yiyeceksin diye korkmaktayım!
- تو همی ترسی ز من لیک از خری ** من همیترسم که تو کمتر خوری
- Meşgulüm ama kamışımdan sana fazla şeker verecek kadar da ahmak değilim ben!
- گرچه مشغولم چنان احمق نیم ** که شکر افزون کشی تو از نیم
- Alacağın şekeri görünce kimin ahmak ve gafil olduğunu anlarsın, hele dur”
- چون ببینی مر شکر را ز آزمود ** پس بدانی احمق و غافل کی بود
- Kuş, o taneye baktıkça bakar, hoşlanır ama tane de uzaktan o kuşun yolunu vurur!
- مرغ زان دانه نظر خوش میکند ** دانه هم از دور راهش میزند
- Göz zinasından hoşlanırsın ama nihayet kendi yanından kopardığın eti kebap edip yemiyor musun ki? 645
- کز زنای چشم حظی میبری ** نه کباب از پهلوی خود میخوری
- Bu uzaktan bakış ok ve zehir gibidir... Gittikçe sevgin artar, sabrın eksilir!
- این نظر از دور چون تیرست و سم ** عشقت افزون میشود صبر تو کم
- Dünya malı zayıf kuşların tuzağıdır... ahiret mülkü, yüce kuşların tuzağı!
- مال دنیا دام مرغان ضعیف ** ملک عقبی دام مرغان شریف
- Hatta bu ahiret mülkü, öyle bir derin tuzaktır ki ulu ulu kuşları avlar!
- تا بدین ملکی که او دامست ژرف ** در شکار آرند مرغان شگرف